Fosil yakıtların kendini yenileyebilmesi çok uzun bir zaman dilimini kapsıyor. Bu nedenle fosil yakıtlar artan ihtiyaca belli bir süre sonra cevap veremez duruma geliyor. Güneş, rüzgâr, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının değeri bu olgu üzerinden şekilleniyor. Ege Üniversitesi(EÜ) Güneş Enerjisi Enstitüsünde Öğretim Üyesi olan Dr. Neslihan Çolak Güneş, yenilenebilir enerjinin Dünya ve Türkiye açısından önemi hakkında bilgiler verdi.
Endüstri devrimi ile birlikte enerji ihtiyacının artığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Güneş, yine endüstri devrimiyle beraber kaynakların sınırsız olduğu düşüncesinin var olduğunu söyledi. Bu düşüncenin yanlış olduğu bilincinin kavranmaya başlandığını ifade eden Dr. Güneş, fosil yakıtların çevreye zarar verdiğini belirtti. Dr. Güneş, “Yuvamızı yok ediyoruz. Bizim dünyadan başka yaşayacak yerimiz yok şu anda. Eğer burayı yok edersek insanlığın da sonunu getirmiş olacağız. Bizimle birlikte de aslında hiçbir suçu olmayan birçok canlı yaşamı da son bulacak. Enerji, yaşamın devam etmesi için zorunlu değil aslında. Bu noktada yapabileceğimiz en önemli nokta, konforumuzdan vazgeçmiyorsak -ki çok zor artık- enerjisiz bir hayat önermek, insanlara tüketmeyin demek çok zor. O zaman yenilebilir enerji kaynakları kullanarak bunu telafi etmeye çalışacağız. Doğal enerji kaynaklarımız orada kullanılmayı bekliyor. Çeşitli amaçlar için kullanıyoruz ama henüz yeterli değil. O yüzden bu konuda ki çalışmalar da devam ediyor ve biz de çalışıyoruz” dedi.
Dr. Öğretim Üyesi Güneş, Türkiye’nin birincil enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 70’inden fazlasını ithal ettiğinin altını çizdi. Yenilenebilir enerji kaynaklarının doğanın bir armağanı olduğunu niteleyen Dr. Öğretim Üyesi Güneş, Türkiye’nin yenilenebilir enerji konusunda çok şanslı bir ülke olduğunu vurguladı. Dr. Öğr. Üyesi Güneş, “Böyle bir şans varsa bunu kullanmamız lazım ki ithal bağımlılığımız da azalsın. Biz şu an dışa bağımlıyız. Dolayısıyla dış politikalarda ki herhangi bir problem, bu konuda da her an risk altında bırakıyor bizi. Yani enerji konusunda da risk altına girmiş oluyoruz. Bu sebeple kendi doğal kaynaklarımızı kullanmamız, yenilenebilir enerjiyi de bu kategoriye alıyorum, oldukça önemli. Kendi enerjimizi kendimizin üretmesi dışa bağımlılığı azaltması açısından mühim. Yine başa dönersek aynı sebeple çevresel etkileri olmadığı için, olmadığı diyorum, düşük değil. Bazılarının düşük ama bazılarının çevresel etkileri yok diyebiliriz. Dolayısıyla da yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmalıyız” diye konuştu.
“Her kullandığımız kaynağın çevresel etkileri bizin için önemli”
İklime dayalı olan yenilenebilir enerji kaynaklarının iklime bağlı dezavantajları olduğunu ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Güneş, “Örneğin, güneş enerjisini güneş olmadığı zamanlarda kullanamıyorsunuz, rüzgar enerjisini rüzgar yoksa azaldıysa kullanamıyorsunuz. Bu anlamda, yenilenebilir enerji kaynakları içinde jeotermal enerji ve biyokütle enerjisi, iklimden bağımsız olduğu için daha avantajlı diyebiliriz. Süreklilik açısından, yenilenebilir enerji kaynaklarının hibrit kullanımı da oldukça avantajlı. Kaynak yenilenebilir de olsa, düzgün kullanılmalı, bütün enerji kaynakları için çevresel etkiler göz önünde bulundurulmalı. Bugün artık doğa sonsuz değil. Yani her kullandığımız kaynağın çevresel etkileri bizim için önemli. Sürdürülebilir olması bu anlamda önemli. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına bu bakış açısıyla bakmak lazım. Son yıllar ve günlerde jeotermal enerji ile ilgili sıkıntılar var. Yani işletmeler kurallarına uygun yapmadıkları için etraftaki bitkilere, ağaçlara, tüm canlılara ve toprağa zarar vermeye başlıyor. Yer altı sularına, içme sularına karışmaya başlıyor. Dolayısıyla bunun da olmaması gerekiyor. Yani muhakkak kurallarına uygun bir şekilde yapılmalı. Rüzgar santralleri kuş göç yollarına kuruluyordu. Bununla ilgili problemler çıkıyordu, karşı çıkıldı. İşte bununla ilgili dikkat edilmeye çalışılıyor” açıklamalarında bulundu.
YORUMLAR