Panelde konuşmacı olarak Sanatçı Devin Özgür Çınar, BM Nüfus Fonu Toplumsal Cinsiyet Programı Koordinatörü Meltem Ağduk, Atıksız Ev Bloggeri Selvi Gürevin, Bilim İnsanı Dr. Gözde Durmuş, Girişimci Meltem Tepeler ve Girişimci Tuğba Kuzdere Yorgancıoğlu katıldı.
Toplantının açılışında bir konuşma yapan İZİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Betül Sezgin, konuklara öncelikle katılım gösteren konuşmacılara teşekkür etti. Atatürk’ün bilim ve akıl felsefesinden yola çıkarak odak noktalarını Tasarım, Teknoloji, Bilim ve Sanat üzerine kurgulamaya karar verdiklerini söyleyen Sezgin, “Bu kararımız neticesinde 14 kişilik yönetim kurulumuz ve tüm üyelerimizde kolları sıvadık. Bu konuda Konak Belediyesi birlikteliği ve İçişleri Bakanlığı Hibe desteği ile İzmir’de Tasarım ve Teknoloji alanında bir merkez oluşturmak için ilk adımı attık” dedi.
Tasarımın aslında hayatın kendisi olduğunu ifade eden Sezgin, “Her biri kendi alanında sosyal beceriye, bilime, teknolojiye, sanata ve tasarıma, yönetim alanında bilgi birikimine, duygusal zekaya ve ikna kabiliyetine hakim olan tasarım odaklı düşünen öncü kişileri bu gün tasarımı konuşmak için ağırlıyoruz” diye konuştu.
Panelin moderatörü DEÜ İşletme Fakültesi Öğretim Görevlisi Sivil Toplum Örgütleri ve İş Dünyası ile İlişkiler Koordinatörü Meltem Kolday ise yaptığı sunum konuşmasında bugün hayatı ustalıkla dizayn etmeyi başarmış konukları ağırladıklarını söyledi. Bu gecenin ana temasının tasarım odaklı düşünerek yarattığımız hayatın deneyimlerini paylaşmak olduğunu ifade eden Kolday, “Tasarımı konuşmak, tasarımı hayatının içine katmış konuklardan hayat deneyimlerini dinlemek istiyoruz” dedi.
“Sıfır atık mümkün”
Atıksız Ev Bloggeri Selvi Gürevin, kendi geçmişini ve atık yönetimi konusundaki yolculuğunu anlattı. Blog girişiminin başlangıcında sıfır atık mümkün müdür sorusu ile yola çıktığını ifade eden Gürevin, “Sıfır atık kampanyaları geri dönüşüm üzerinden yapılıyor. Temel olarak ihtiyaç ve alışkanlıklarımızı değiştirerek başlamalı sıfır atık. Bu anlamda da ekolojik okur yazarlık devreye giriyor” dedi. ‘Ben hanemde ne yapabilirim’den yola çıktığını söyleyen Gürevin, “Herkes bu adımı atarsa 8 milyar adım olur. Her yola ilk adımla çıkılır” diye konuştu.
“Etkinlik sektörü başlı başına bir alandır”
Girişimci, KM Events sahibi Meltem Tepeler ise yaptığı konuşma ile girişimcilik öyküsünü konuklarla paylaştı. Akademisyenlikten ayrılıp şirket kurarak Türkiye’nin en büyük organizasyon firmalarından birini yarattığını söyleyen Tepeler, “Yarım kalan akademik kariyerimin bu konuda çok faydasını gördüm” dedi.
Yaptığı işi etkinlik yönetimi olarak tanımlayan Tepeler, “İsmini koyduk, bir de derneğini oluşturalım dedik ve dernek kurduk. Ömrüm Türkiye’de etkinlik sektörünün bir meslek olduğunu anlatmakla geçti ancak yol aldığımızı düşünüyorum” dedi.
“Girişimcilik içinizde varsa olur”
Girişimci Tukutukum kurucusu Tuğba Kuzdere Yorgancıoğlu da girişimcilik hikayesini anlattı. Milano’da moda pazarlama stratejisi okuduğunu ve orda çalıştığını söyleyen Yorgancıoğlu, “Hayallere sahip çıkan bir ailem var ve bu benim en büyük şansım oldu. Dizi ve filmlere kostüm danışmanlığı yaparken 2014 yılında tukutukum’u kurdum ve 2016 yılında da Arya Kadın Yatırım Fonu’ndan destek aldım” dedi.
İnsanın içinde bir girişimcilik tohumu varsa girişimci olabileceğini söyleyen Yorgancıoğlu, “O tohum içinizde yoksa ne yapsanız boş. Önce kendinizi tanıyın ve ne istediğinize karar verin” diye konuştu.
“Hayatı yargılamadan yaşıyorum”
Sinema Sanatçısı Devin Özgür Çınar ise oyunculukta karakter ile etkileşimini dinleyicilere aktardı. Kimsenin tarafını tutmadan, oynadığın karakteri sonuna kadar savunarak oynanması gerektiğini söyleyen Çınar, “Bir yandan da oynadığın karakteri suçlu, suçsuz, iyi, kötü gibi bir bakışla yargılamaman gerekiyor” dedi.
Her insanın genellikle doğru yaptığını düşündüğünü hatırlatan Çınar, “Hayatı yargılamamak lazım. Hayatı yargılamadan, anlamaya çalışmalısınız. Anladıkça derinleşip olgunlaşıyoruz. Her davranışı bunu niye yaptım, niye yapmıştım gibi bakarak değerlendirmek gerekiyor. Kötü dediğimiz birinin bile geçmişinden getirmiş olduğu şartlardan, tahammül edilmesi zor şartlardan dolayı davranış geliştirebiliyor. O noktadan baktığınızda kimse doğru değil, kimse yanlış değil, herkes bir insan. Hayata bu sebeple yargılamadan bakmaya çalışıyorum” dedi.
Pandemide sinema sektörü olarak zor bir dönemden geçtiklerini ifade eden Çınar, “Ancak kendi fırsatlarınızı kendiniz yaratmalısınız. Bir dijital platforma “10 bin adım” isimli bir 10’ar dakikalık küçük dizi yaptım, ikinci sezonu yazıyorum şuan. Bu şartlarda bekleme şansımız yok, herkes çalışmak istiyor ve sektörde hareketlenme başladı diyebilirim” dedi.
Dijital platformların sektör için şans olduğunu hatırlatan Çınar, “Dijital platformların bizim sektörümüze katkısı fazla olmaya başladı. Daha özgür olabiliyorsunuz, ana akım televizyonlarda kabullenilmeyecek projeler üretebiliyorsunuz, bu da bizim için büyük bir şans” dedi.
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda da önemli bir bilgi havuzunun oluştuğunu söyleyen Çınar, “Kadınlar olarak bir uyanış yaşıyoruz. Erkeklerin o şaşalı dönemi bitiyor gibi geliyor. Kadınlar, herkes her yerde bir şekilde haklarını savunmaya başladı, bunu çok kıymetli buluyorum” dedi.
“Toplumsal cinsiyet kurguları akışkan ve değişkendir”
BM Nüfus Fonu Toplumsal Cinsiyet Programı Koordinatörü Meltem Ağduk ise toplumsal cinsiyet konusunun dünyada muhafazakar hükümetlerin toplumsal cinsiyet meselesinin ‘mesele’ olmadığı yönünde bir tutum takındıklarını söyledi.
Toplumsal cinsiyetin aslında hayatımızın ortasına oturduğunu söyleyen Ağduk, “Biz doğduğumuz andan itibaren cinsel kimliğimize yönelik tanımlamalar yapılıyor. Toplumsal cinsiyet denilen konu doğuştan gelmez, sabit bir şey değil, sosyal kültürel ve kişisel tercihlere göre değişiyor” dedi.
Bulunduğumuz zamana, coğrafyaya, bölgeye göre toplumsal cinsiyetin değişebileceğini söyleyen Ağduk, “Hoşlanmaya teşvik edildiğimiz eylemler, mesela erkekler için avcılık, kadınlar için yemek pişirmek bu kapsamda değerlendirilebilir. Çocukken sergilememiz gereken davranışlar da bu kapsam içinde değerlendirilebilir. Bunlar hep tasarlanıyor ve kurgulanıyor. Toplumsal cinsiyet tam da budur ve bunu binlerce yıldır yapıyor” dedi. Zamana ve yere göre bu toplumsal cinsiyet yargılarıın değiştiğini söyleyen Ağduk, “Korse desem size bugün bunu kadınlarla eşleriz. Ama 18. yüzyılın sonunda Paris’te erkekler giyiyormuş. Topuklu ayakkabı da bugün kadınla kodlanır. Aslında erkekler için yapılmış, ata binerken ayaklarını üzengiye rahat geçirebilmek için yaratılmış. Yıllar içinde bu kodların nasıl değişim gösterdiğini buradan görebilirsiniz. Toplumsal cinsiyet kurguları akışkan ve değişkendir” dedi.
Tıp ve biyolojide çığır açan bir lider
Bilim İnsanı Dr. Gözde Durmuş da yaptığı çalışmaların ilhamını küçükken geçirdiği bir rahatsızlıktan aldığını söyledi. Sağlık sistemini o dönem yakından tanıdığını ve bu alanda çalışmak istediğini söyleyen Durmuş, “Sağlık sisteminde teknoloji kullanımının biraz geriden geldiğini görüyorum. Bu teknolojiler sağlık sistemine nasıl entegre edilebilir ve bu teknolojiler en kolay nasıl geliştirilebilir fikri çok ilgimi çekti” dedi.
İnsan biyolojisi ve genetik üzerine ilgi duyduğunu ve bu alanda çalışmak istediğini söyleyen Durmuş, “Moleküler Biyoloji ile yola çıkıp 2014 yılından sonra Stanford Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak soluğu aldım. 2015 yılında MIT Technology Review dergisinin "35 Yaş Altı Yenilikçiler Listesi"nde tıp ve biyoloji alanlarında çığır açan 35 liderlerden biri olarak seçildim” dedi.
“Fırsatlarınızı kendiniz yaratmalısınız”
İZİKAD Tasarım, Teknoloji ve Bilim Haftası’nda, Dünya Kadınlar Günü kapsamında, DEÜ İşletme Fakültesi Öğretim Görevlisi Sivil Toplum Örgütleri ve İş Dünyası ile İlişkiler Koordinatörü Meltem Kolday’ın moderatörlüğünde “Hayat Tasarımdır” başlıklı bir panel düzenledi.
22 Mart 2021 - 23:40
YORUMLAR