Bütün dünya ve kültürde görülme sıklığı benzer…
Şizofreninin psikiyatride ana tedavide en zorlanılan, toplumda da bütün dünyada da benzer sıklıkta rastlanan bir hastalık olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “100 bin kişilik bir şehirde her sene 80 şizofreni vakası çıkıyor. Ortalama olarak baktığımızda bu rakam yaklaşık yüzde 1’e denk geliyor. Bütün dünyada, bütün kültürlerde benzer oranda olması hastalıkla ilgili genetik konusunda önemli fikir veriyor.” dedi.
Çok ciddi genetik araştırma yapılıyor
Son yüzyıllarda bu hastalıkla ilgili çok ciddi genetik araştırmalar yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şu anda şizofrenide belirlenmiş hedef genler var. O hedef genleri biz şu anda hastalarda bilimsel amaçla araştırıyoruz. Yaygınlığı tespit etmek için kişide hedef gen varsa o gen araştırılıyor. Otizm ve bipolar gibi hastalıklarda da hedef genler olabiliyor. O hedef genler varsa hastalıkla, tedaviyle ilgili farklı bir sonuç oluyor. Hedef gen yoksa farklı oluyor.” dedi.
Genetik tedaviler araştırılıyor
Pek çok hastalıkla mücadelede genetik tedavilerin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hedef geni belirliyorsunuz, bir virüsün üzerine adenovirüs denilen zararsız virüsler yükleniyor. O geni değiştirecek gen taşıyıcısı oluşturuluyor. Bu proteini ya da o geni düzelten virüsü vücuda veriyoruz. Virüs gidiyor ve o gene bağlanıyor. O genin çalışmasını engelliyor. O teknoloji (MRNA). Bu tedaviler için ayrı bir laboratuvar, kök hücre laboratuvarı var. Üsküdar Üniversitesi olarak bünyemizde transgenetik hücre laboratuvarları kurduk.” dedi.
Pandemiyle mücadelede gündeme gelen MRNA teknolojisinin şimdi psikiyatrik hastalıkların tedavisi için gündemde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O teknoloji kullanılarak kişide önce gen taraması yapacağız. İnsanda hastalığa özgü genleri tarayan bir sistem. Sadece bütün insanlardaki ortak genlerin dışında olan genleri yani hatalı protein üreten genleri taramak hedefleniyor. Böyle durumlarda bize şizofreniyle ilgili genetik ipuçları veriyor.” dedi.
Şizofreni akıl bölünmesi anlamına geliyor
Şizofren kelimesinin anlamına işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Şizo yarılma, bölünme, parçalanma anlamında bir kelimedir. Fren de akıl demek. Aklın bölünmesi gibi güzel bir tabirdir. İyi ifade ediyor. Grekçe’den gelme kökeni. 20. yüzyılın başlarında bu tanım kabul görmüş ve şu anda da o tanı değiştirilmedi ve devam ediyor.” dedi.
Üç gerçeklik var: Rüya, hayal ve gerçek dünya
İnsanın normalde üç gerçekliği olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir rüya gerçekliğidir. Rüyada ayrı bir dünyadayızdır. İnsan orada uçuyor, dünyaları dolaşıyor, savaşıyor, bir şeyler yapıyor, dönüyor. Uyanınca rüyaymış diyoruz. Hayal gerçekliğimiz var. Daydreaming diyorlar. Gündüzleri hayale kapılır kişi. Çocuklarda ve ergenlerde çok olur. Hayale kapılır, bir şeyler düşünür. Hep amacı vardır, ona göre bir şeyler yapmaya çalışır. Ondan sonra herhangi bir şey olduğu zaman bu hayal der, gerçek dünyaya döner.” dedi.
Şizofreni hastaları ayrım yapmada zorlanıyor
Gerçek dünyanın ise yaşadığımız dünya olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanın yapacağı ve yapmayacağı şeyler vardır. Akıl yürütmelerle oluşturulan, tanıdık bir dünya vardır. Bu gerçek gerçekliktir. Diğeri hayali gerçekliktir. Fiziksel, hayali ve rüya gerçekliğidir. Şizofren kişilerde bu üçünün ayrımını yapma bozukluğu vardır. Sağlıklı bir beyin, reality testing denilen, gerçeklik testi yapan bir networke sahiptir Bu gerçek, gerçek değil. Rüya, rüya değil ayrımı yapar.” dedi.
John Nash, önemli bir örnek
Dünya çapında tanınan şizofren bireyler olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Şizofreni tanısı koymak çok kolay değildir. Şizofreni olarak bilinen çok ünlü bir vaka Beautiful Mind filminde anlatılır. Nobel Ekonomi Ödülü sahibi ve Abel Ödülü sahibi Amerikalı matematikçi John Nash, zeki bir matematik profesörü fakat bir şekilde beyindeki hatalı genetik yapı nedeniyle hatalı protein üretiyor. Hatalı protein üretince beyin görüntü, hayal ve ses üretiyor. Bir şeyler üretiyor o kişi, önce ona inanıyor. O sesleri kovmaya çalışıyor. Bunları yaparken kendi kendine konuşuyor. Bu adam hayal görüyor şizofren oldu deyip hastaneye yatırılıyor fakat zeki biri olduğu için bir müddet sonra birkaç tedaviden sonra iyi olduğu zamanlar matematikle ilgileniyor. Daha sonra bakıyor ki bunlar halüsinasyon. Matematik çalışırken o halüsinasyonlar geliyor. Üç kişi var. Bir adam, bir kadın ve bir çocuk ona bir şeyler söylüyor. Onunla hiç ilgilenmiyor. İşine devam ediyor. O zaman işte şizofreni bitiyor. Bu kişi şizofreni yendi deniyor. Aslında bizim şu andaki yeni tedavi yaklaşımında bu var. Şizofreninin beyindeki bir kayıt, algı hastalığı olduğunu fark ettikten sonra tedavide buna ağırlık vermeye başladık. Kişinin gerçeklik testi yapıp, yapmaması. Halüsinasyonlar beyin hatalı protein üretince ortaya çıkıyor. Hatalı hezeyan üretiyor. Kişinin onunla ilgili gerçek değil diye karar vermesi lazım. Bunu öğrettiğin zaman şizofreni bitiyor. Zeki insanlarda hastalık kolay yeniliyor.”
Hastalıkla baş etmede IQ’su yüksek kişilerle daha iyi psiko-sosyal psikoeğitim yapılabildiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu kişiler, reality testing- gerçeklik testi yapmayı daha kolay öğreniyorlar. Öğrendiği zaman da hastalıkta şifa dönemine giriyor.” dedi.
İlaç tedavisiyle hatalı protein üretilmesi önleniyor
Beyindeki belirlenmiş genlerde belirli bir stres, belirli bir ortam olduğu zaman seratonin ve dopamin ihtiyacının arttığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Önemli bu iki kimyasal o kişide normalde uyuyan o geni harekete geçiyor ve hatalı protein üretmeye başlıyor. Hatalı protein de beyin kimyasını bozuyor. Beyin kimyası bozulunca da kişinin muhakemesi bozuluyor. Biz tedavilerde şu an ilaçla bu durumu düzeltmeyi hedefliyoruz. İlaçlarla genin hatalı ifadesi bastırılıyor. Hatalı protein üretmesi önleniyor.” dedi.
Erken ve güçlü tedavi önemli
Şizofrenide erken tedavinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Vaktinde ve güçlü tedavi önemli. Zayıf tedavi olursa bastırılıyor ama tam kontrol edilmediği için hastalık kronikleşiyor. Onun için şizofrenide güçlü, kapsamlı ve erken tedavi çok önemlidir. Kişi o akut dönem geçip beyindeki o kimyasal fırtına düzeldikten sonra kişiye artık sosyal uyum çalışması ve rehabilitasyon çalışmaları yapılıyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Avrupa’da bu alanda çok önemli rehabilitasyon merkezleri olduğunu belirterek ülkemizde maalesef bu alanda rehabilitasyon merkezi kurulamadığını söyledi.
Şizofreni hastalarında ilaç reddi çok oluyor
Rehabilitasyon merkezlerinin hastanın iyileşmesine çok önemli katkılar sağladığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ülkemizde kurulan ve hizmet veren ruh sağlığı merkezleri çok faydalı oldu ama yetmiyor. Birçok hastalığı kontrol altına almak çok zorlaştı. Özellikle şizofreni hastalarında ilaç reddi çok oluyor. Hastalık bilinci olmadığı için kişi kendi hastalığını kabul etmiyor. Onun için her tedavi yöntemini düşman gibi görüyor. Birçok hekime şiddet olayının arkasında şizofren hastalığı olabiliyor. ‘Beni hastaneye yatıracaklar, bana zarar verecekler, öldürecekler, tecavüz edecekler’ diye düşünüp karşısına beyaz önlüklü kim çıkarsa saldırıyor. Bu nedenle bu hastalara yaklaşım şekli çok farklı ve önemli.” dedi.
Dopamin artıran ilaçlar dikkatli kullanılmalı
Bağımlılık yapan maddelerin, dikkat eksikliği tedavisinde kullanılan bazı ilaçların kişide genetik yatkınlık varsa şizofreniyi tetikleyebildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Özellikle ilaçların doktor gözetiminde kullanılması çok önemlidir. Özellikle dopamin arttıran ilaçlar çok dikkatli kullanılmalıdır. Beyinde dopaminin fazla artması demek, kişide yatkınlık geni varsa şizofreniyi çıkarıyor. Dopamin beyinde ödül/ceza sisteminin ödül kimyasalı. Beyin şizofrende dopamini aşırı fazla salgılıyor.” uyarısında bulundu.
Şizofrenik kişiler sevgi yatırımını sadece kendine yapıyor
Şizofreni hastalığının ana belirtilerine de değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dereistik düşünce tarzı, otistik yaşam tarzıdır. Dereistik gerçeğe uymayan düşünce tarzı anlamında kullanılıyor. Freud otizm ile ilgili çocukların ilk doğduklarında ilk kendini sevdiklerini ve ilk kendine hayran olduklarını söylüyor. Çocuk hayatı öğrenmeden sadece ‘ben ve annem’ diyor. Sevgi yatırımını kendi egosuna yapıyor. Daha sonra büyüdükçe sevgi yatırımını babasına, ailesine, arkadaşlarına, ülkesine, vatana daha da büyüdükçe ve olgunlaştıkça da evrene, varoluşa, yaratıcıya zihinsel, duygusal yatırımını yapıyor. Şizofrenik kişiler de sevgi yatırımını başkalarına yapmıyor. Sadece kendine döndürüyor.” dedi.
Şizofreni hastalarında zaman zaman duygu, düşünce, davranış ve yaşam tarzı değişiklikleri olduğunu da belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Duygu değişiklikleri olabilir. Bazılarında coşku olur, bazı şizofren türlerinde içe kapanma olur, bazı şizofren türlerinde takıntı olur, bazıları kuşkuculuk olur. Bazılarıysa her şeyden kopuktur. Eski tabirle dezorganize şizofreni dediğimiz vakalarda saçma sapan konuşmalar görülebilir. Dünyada çeşitli örnekleri de zaman zaman görülür, toplu intiharlar yaşanabilir.” diye konuştu.
Şizofrenide tedavi yöntemleri çok ilerledi
Günümüzde şizofreni hastalığının tedavisinin çok ilerlediğini belirten Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Tıp bu anlamda önemli aşama kaydetti. Vakaların 3’te 1’i iyileşiyor, 3’te 1’i ne yaparsan yap iyileşmiyor. Diğer 3’te 1’i de sosyal şifa dediğimiz duruma geliyor, yıllarca ilaç kullanıyor. Onun için şizofreni tanısı koymak için zamana ihtiyaç bulunuyor. Vakaya bir görüşte şizofren denilemez. Şizofreni teşhisinde sadece düşünce bozukluğu olması yetmiyor. Duygu, düşünce, davranış bozukluklarının da eşlik etmesi lazım. Kişinin sosyal uyumu bozuluyor. Tedavide bireye yapılacak bireysel psikoterapide çevre desteği de önemli. Mesela birçok şizofreni vakasında çevre yapıcı oluyor. Yapıcı olduğu için şizofreni nüksetmeden seyredebiliyor. Şzofreni tedavisinde tıp eskiye göre daha ilerde. Şimdi beynin birçok sırları anlaşılabiliyor, bu nedenle kimse şizofreni düzelmez diye etiketleme yapmamalı.” dedi.
YORUMLAR