Başlık sizi korkutmasın okumaktan çekinmeyin. Bu gün üç konu üzerinde yazacağız.
1- ABD NEDEN SURİYE’DEN ÇEKİLDİM DEDİ
Aslında oynanan oyunu dikkatli gözler rahatlıkla gördü. Şimdi bizim hükümet kaynakları 14 Aralık Trump-Erdoğan telefon görüşmesinde Başkanımızın dayatması ile gerçekleştiği propagandasını yapsalar da olay tamda öyle değil. Nereden mi anlıyoruz, görüşmeden sonra yaşanan şaşkınlıktan. Bir anda ateş topu ele düşmüş gibi tavır alan devlet yöneticilerinin şaşkınlığından. Trump pragmatik zekasıyla bizimkileri sollamış olmalı ki böyle bir golü kalemizde gördük. İşin aslı ben Suriye’nin kuzeyine yapılacak operasyonu gecikmiş olarak görenlerdenim ve acilen oraya müdahale edilmesini savunuyorum. Hem de ABD varmış yokmuş bakılmadan bu müdahale yapılmalı ve kurulan uydu devlet başlamadan bitirilmeliydi derim. Anlaşılan Trump ve kurmayları bu hamleyi görmüşler ki bizi tuzağa çekip hamlemizi yapamaz hale getirmek istiyorlar.
Neden mi? Şundan dolayı, onca askeri donanımın yığıldığı ve eğitimin verildiği bölgede yer alan unsurlar ilk sınavını bizimle vereceklerde ondan. Eğer rejimle kapışsalardı arkalarında ABD var algısı onlara meşruiyet kazandırmazdı. Devlet olmak için tek kafa tutacakları bölge gücü biziz. Diğer aktörler hep beraber aynı oyunu kurdukları için ne İran nede Rusya bu uydu ve uyduruk devletin rakibi değil aksine ortaklarıdır. Anlaşılan biz başlamadan onlar hamleyi yaptı.
2- METİN AKPINAR MÜJDAT GEZEN NE İSTİYOR
Her iki tiyatrocuda hiciv dahil alanlarında çok iyiler fakat siyasette oldukça acemiler. Seküler muhalefet kendi tabanını konsolide etmek için haklı olarak bu tür aksiyonlara girse de seçilen aktörler zayıf kalıyor. Yılmaz Özdil bir parça şovu kurtarsada diğerleri siyasette hafif kalıyor. İşin aslı bence yaşanan yetmiş yıllık plan gereği sahaya konan Nato destekli bir karşı devrim. Tüm opsiyon ve aktörleri ile sahada bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Fakat bu karşı devrim henüz başarılı olamadı, bu gidişle de olamayacak. En büyük payandasını milliyetçilerden alan bir hareket karşı devrim noktasında zaten bitmiş demektir. Yada Metin Akpınar’ın dediği gibi faşist bir sistemin kurulması mümkün mü? Çok kısa zamanlı olsa da esasta mümkün değil. Ak Parti tüm heterojenliğini Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında sağlamaktadır. Geride bu işi alıp götürecek ne bir hanedan nede bir aktör vardır. Eğer Berat Albayrak ile Bilal Erdoğan’ı işaret ederseniz emin olun Ak Parti saflarında onların tutunmasını engelleyecek çok güçlü aktörler varlığını ve etkinliğini sürdürmekteler. O halde bu yol bir faşizim yolu değil sadece muhalefet etmede aciz kalanlar kendilerince kitlelerini ayakta tutmak için bu iddiaya sarılıyorlar. Zaten haklarında soruşturma açılan iki büyük oyuncu söylediklerinden ve yaptıklarından pişman olduklarını ima ederek özellikle Müjdat Gezen bu gaz alma operasyonlarında her konuşacağını avukatına danışarak konuştuğunu söylemekte yani bir 0tokontrol yapmakta sakınca görmediğini beyan etmiştir.
3- YEREL SEÇİMLERİ KİM KAZANIR
Bu işte ilginç olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı hamleler. Oyunu güzel kurguluyor. İyi Partinin ve tabanının CHP’den uzaklaşmasına müsaade etmediği gibi seçtiği adaylar Ak Partinin tüm oyunlarını açığa düşürecek nitelikte. Yavaş ve İmamoğlu’na Türkiye’de yada aday oldukları şehirlerde marjinalleşmemiş seçmen hariç oy vermeyecek seçmen yok gibi. Buda memlekette muhafazakarlaşmanın ne boyutlara vardığını kanıtladığı gibi sol kimlikle gezen fakat özünde ırkçı faşist olan HDP’nin muhafazakarlığa karşı olan tüm sol seçmeni bünyesinde toplamasını da sağlar. Sonuç olarak bu seçimde Cumhur ittifakı devlet gücünüde yanına alarak sayısal anlamda önde çıksada ekonomik krizi dışta tutarak diyorum ki bu seçimin kısa vadede en büyük kazananı CHP ve HDP olacak. Suriye meselesi ve ekonomik sıktılar gereği önümüzde bir erken seçim görünüyor mu , evet görünüyor. Ancak öyle olursa yeni sistem yani başkanlık sistemi ayakları üzerine oturur.
YORUMLAR