Partili başkanlık sistemine geçtikten sonra gönül alma babından TBMM başkanı yapılan İzmir milletvekili Binali Yıldırım’ı yakından takip etme ve siyasi anlayışı konusunda fikir sahibi olma şansına erişmiş bir gazeteci olmak bazı yorumları yapmamı kolaylaştırıyor.
Yıldırım tüm popülerliği, tevazulu halleri ile çatışmasız ve risk almayan uzlaşmacı bir siyasetçi olduğu için seküler kültürün kalesi algısı oturtulmuş İzmir’de büyük iddialarla yenilmez armada olarak saha sürülmesinden ve “ayıp olmasın öyle iddialı bir ismin adaylığında” hezimet bir sonuç alarak yenilmesine de yakinen tanık olanlardanım.
30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Yıldırım Ak Partinin İzmir’de alabileceği en yüksek oyu almış ama CHP üzerine ittifak eden İzmir’li Yıldırım’a yol vermemiş.
Hatta son başkanlık seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan bile 32,9 oy oranı ile Yıldırım’ın aldığı yüzdeliğin altında kalmış.
HDP ve öncesi siyasi partiler ile İzmir’de ikamet eden Kürt ve sosyalist seçmenin oy oranı giderek artmasına rağmen tabanı %5 te sabitlemiş olmakla son seçimlerde erek nüfus artışı gerekse toplu muhalefet anlayışı gereği %8-10 bandınıda tutturdu.
Bir istisnası 2014 yerel seçimlerinde buradan Ak Partiye ciddi oy gitmiş.
Demek Binali Yıldırım ismi o kadar krediye açık olmalı ki CHP’ye giden oylar bile Ak Partiye akmış.
2002 genel seçimlerinde %17,5 ile başlayan Ak Partinin oyları MHP ve diğer merkez partilerin eriyerek CHP ile Ak Parti arasında dağılması sonucu %28-30 bandında Ak Parti lehine sabitlenmiş olduğu değerlendirilebilir.
Ancak önümüzdeki seçimde İzmir yerelinde bu oran buralarda kalır mı derseniz bence 2014 de yaptığı tarihi sıçrayışın yanında bu seçimde de tarihi bir düşüş yaşar hatta 2002 oranlarına evrilebilir.
Benim bu gördüklerimi Binali Yıldırım’da görüyor olmalı ki bakanlıktan belediye başkanlığına geçişe gönüllü olmakla beraber TBMM başkanlığından belediye başkanlığına geçmeye pek gönüllü değil gibi.
İstanbul’dan esen rüzgarlara sorunca işin rengi 7 Haziran seçim sonuçlarına dönmüş.
Ak Parti üst yönetimi önümüzdeki yerel seçimi başkanlık sonrası son muharebe gibi görüyor olmalı ki elindeki en ağır silahı saha sürmekte ısrarcı.
Kendine servis edilen İzmir ve diğer kıyı kesimler CHP’yi mutlu etse de Ankara üzerinden başlayan aday tartışmaları İstanbul için kendi kaynaklarına dönmüş görünüyor.
Aslında pek göze görünür önermeleri olmasa da CHP hükümetten bıkan ve yılan seçmenin otomatik olarak kendisine yöneleceğini düşünüyor.
Bunun dışında CHP’nin işini kolaylaştıran başka bir argümanda, fiilen iki partili sisteme geçmiş bulunan güzide ülkemde MHP tarafını seçtiği için diğer partilerinde kerhen CHP yanında yer alması gibi bir sonuç önümüzde.
Diğer partilerin yönetimleri sözde iddialı gibi davransada seçmenlerini yoklayınca CHP ve Ak Parti arasında dağıldıklarını görmek için evliya olamaya gerek yok.
Bu kadar kelamdan sonra bana neticeyi soracak olursanız, mevcut CHP’nin elindeki belediyeler yine CHP’de kalmakla birlikte geri kalan tarafları Ak Parti silme götürür.
İşin sürprizli tarafı ise HDP hiç bir parti ile ittifak etmez ve kayyım tehdidine karşı direnir ve seçime girerse denklem değişir.
Üzerinde Kürt seçmenin ve sosyalistlerin uzlaştığı HDP hatırı sayılır bir oy ve başkanlık kazanarak Türkiye genelinde Ak Partiyi zorlayan ve hız kestiren parti olarak bu yerel seçimlerin bomba sürprizi olabilir.
YORUMLAR