Başkan Aziz Kocaoğlu, genel seçimi yerel seçim havasına sokarak sürekli kendisi ve Büyükşehir Belediyesi üzerinden siyaset yapan iktidar partisi mensuplarına cevap verdi. Bakan Eroğlu’nun ithamları için, “Bir Bakana böyle bir değerlendirme yakışmaz. Hele hele Ramazan günü, oruç ağzıyla hiç yakışmaz” diye konuşan Başkan Kocaoğlu, Ankara’da bekleyen imzalar konusunda da “Muharrem İnce Cumhurbaşkanı olmadan bu işler çözülmez” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye hem Cumhurbaşkanlığı hem de genel seçime giderken, İzmir’deki iktidar partisi mensuplarının seçim sürecini tümüyle Aziz Kocaoğlu ve Büyükşehir Belediyesi üzerinden götürme çabası içinde olduklarına dikkat çeken Başkan Kocaoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılmaya çalışılan kentsel dönüşüm projesinden Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun ithamlarına kadar pek çok başlık üzerinden konuştu.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı şunları söyledi:
Tramvay konfor ve çevre sağlığı demek
“Tramvay konusuna takılmış durumda bazı arkadaşlar. Bunun başını da Adalet Kalkınma Partisi İl Başkanı Aydın Bey çekiyor. ‘Bir iki kamuoyu yoklaması yapılsa tramvaydan memnun olan sayısı 5-10’u geçmez, tramvay trafiği alt üst etti’ gibi yorumlarda bulunmuş. Tramvayın kente getirdiği katkı, 130-140 civarında otobüsün hattan çekilmesiyle daha iyi anlaşılacak. Tramvaydan memnun olmama tek tük olabilir ama şikayet almıyoruz; onun altını çizmek isterim. Biz tramvayın çevre sağlığı, zamanında taşıma, konfor ve estetik bakımlarından İzmir’e farklı bir boyut getirdiğine inanıyoruz.”
Arka bahçemiz hiç olmadı
“Körfez geçişi konusunda bizim karşı olduğumuzu, odaların bizim arka bahçemiz olduğunu söylemişler. Bizim hiç arka bahçemiz olmadı. Arka bahçe konusu kimin konusuysa, o işi daha iyi bilir. Zaten odalar, AKP’nin projeleri kadar bizim projelerimize de dava açıyor. Açtıkları davalardan biz de bilgileniyoruz; zaman zaman bunlar farklı boyutlara varabiliyor ama bizim bir şikayetimiz yok! Çalışmalarımıza devam ediyoruz. Odalar 14 senedir bizim arka bahçemiz olmadı.”
31 Mart sabahı o koltukta olmayacak
“Menderes’te ve Aliağa’da bizim yapmamız gereken, sorumluluğumuzda olan cadde ve bulvarlarda çalışmalarımız engelleniyor. Bu seçim arifesinde ne amaçla yapılıyor, bilmiyorum. Bizim iştigal alanımıza girmesi ve bizim o alana girmemizi engellemesi olmaz. Bir tanesi ‘ben gireceğim’ diyor, bir tanesi de ‘ben buraya sizi sokmam’ diye konuşuyor. Gerekli tutanakları tuttuk, Valiliğe bildirdik, çözüm bekliyoruz. Valilik ‘tamam burası sizin sorumluluğunuzda, buyurun çalışın’ derse, kolluk kuvvetleriyle çalışacağız, demezse sonra bakacağız. Ben 30 ilçede muhtarlarla, belediye başkanlarıyla, meclis üyeleriyle toplantı yaptım. O toplantılara katılmayan tek belediye başkanı Menderes’teydi. Bu tür davranışlar, belediye baş kanları arasında, büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında olmaması gereken bir şeydir. Nasıl bir ruh hali ise, telaş içerisinde nasıl bir değerlendirme yapıyorsa? Ben bu konuyu hem Menderes halkına hem Aliağa halkına hem de İzmir kamuoyuna, İzmirli hemşehrilerimize bırakıyorum. Çünkü bir yerden sonra seviyeyi korumak zorundayım. Siyaset, insanlık ve kent yönetme, evrensel ahlak kurallarına dayanır. Bunun içine sığamayacak davranışlar yapıyorlar. Menderes’te 31 Mart 2019’da ne olacak, Menderes’te millet nereye oy verecek; onun telaşına düşmemek lazım. Seçimi kazanınca güzel ama kaybedince de hazmedeceksin. Varlığı da, yokluğu da, kaybı da, kazancı da hazmedeceksin. Kaybetme telaşı içine bugünden girersen, hiçbir Belediye Başkanına yakışmayacak işler yaparsın, olmaz! Bu bir mizansen. Son açıklamasında İl Başkanlığı’nın da bu işin içinde olduğunu görü ;yoruz. Önemli olan İzmirlinin değerlendirmesidir. Ama şuna eminim; 30 Mart 2019 sabahında orada belediye başkanı olarak başka birisi oturacak. Bize zamanında geldi, ‘Özdere sahilini düzenleyeceğim’ dedi, projesine destek olduk. Burada soruyu tersten soralım: Büyükşehir Belediye Başkanı AKP’li, Menderes Belediye Başkanı CHP’li olsaydı, bu hareketleri yapabilir miydi? Kaymakam, Valilik, Emniyet buna izin verir miydi?”
Heyelan bölgesine konut yapıp satıyorlar
“Kentsel dönüşüm çalışmalarında farklı bir model uyguluyoruz. Yerinde, yüzde yüz uzlaşmayla, hem mal sahiplerine karşı hem müteahhitlere karşı muhatap, sorumlu ve denetçi biziz. Birinci projemizin birinci etabında evleri Temmuz-Ağustos gibi teslim edeceğiz. İkinci etabının temelini de geçen Cumartesi attık. Örnekköy’ün temelini ise bu hafta atacağız. Tüm İzmir genelinde 7 bölgede çalışıyoruz. Bu ilk örneklerden sonra katılım ve uzlaşmadaki oran yüzde 80’ler, 90’lar düzeyine geldi. Yani bizim modelimiz tuttu. Herkesin memnun olduğu, kimsenin mağdur edilmediği bir model bu. Modelin bir özelliği daha var. O da müteahhitin ihalede aldığı bedelin dışında ne kadar katma değer varsa, piyasa ağzıyla rant varsa, he psi oradaki insanların oluyor. Orada belediye şunu kazansın, hükümet bunu kazansın diye bir şey yok. Bizim yaptığımız kentsel dönüşümde paraya ihtiyacımız yok; zaten para harcama yetkimiz de yok. Türkiye’ye örnek bir model olarak yürüyoruz. AKP’nin milletvekili adayları bizim için ‘Kentsel dönüşümü yapamadı, yapılamıyor’ diye söz sarf ediyorlar. Bizim yaptığımız kentsel dönüşümü anlattım. Bir de onlarınkine bakalım: 541 hektarlık alanı kentsel dönüşüm alanı olarak ilan ettiler ama bir metrekare bina yıkmadılar. Ne yaptılar peki? Kocaman bir heyelan bölgesi vardı. Orada inşaat yapılamaz kıstası vardı. Onu kullanılabilir alana çevirdiler. Boş araziye İller Bankası’nı da ortak ederek ihaleye çıktılar. Şimdi konut yapıp satıyorlar. Bu kentsel dönüşüm değil! İstanbul’daki de kentsel dönüşüm değ il. Heyelan bölgesine konut yapmak da son derece mahsurludur. İnşallah bir şey olmaz! Vatandaş bizim vatandaşımız.. Kim yanlış yaparsa yapsın, vatandaşa bir şey olmasın. Heyelan bölgesinde bina yapmanın ne kadar doğru olduğu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Biz 2005 yılında Kadifekale’den başladık dönüşüme.. Heyelan bölgesi olduğu için inşaat yapamadık. O kadar becerikli değiliz herhalde..”
Ulaşımda reform
“Ulaşımda farklı bir çalışma içindeyiz. Hükümet temsilcilerine, bütün siyasi partilerin yetkililerine, TBMM Plan Bütçe Komisyonu üyelerine birer mektup yollamıştık. Onun yasalaşmasında verdikleri emek için hepsine teşekkür ediyorum. Uzun müddettir takip ettiğimiz konunun özünde, toplu ulaşım yapanları bünyemizde toplamak vardı. Şimdi onun önü açıldı. Arkadaşlarımız bu fikri iyice pişirecek, geliştirecek. Garajı biz çalıştıracağız, parayı biz toplayacağız. Sabahleyin şoförlerin alkol kontrolünden kıyafet kontrolüne kadar hepsini biz yapacağız. Herkes aynı kıyafeti giyecek, arabalar standart olacak. Tüm İzmirli hemşehrilerimiz bu sistemden yararlanacak. Vatandaş gittiği kadar ödeyeceği için daha avantajlı bir fiyat tarifesi olacak.”
Bakan Eroğlu’na: Oruç ağzıyla hiç yakışmadı
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun açıklamaları çok enteresan. Bizim için ‘Kuş Cenneti’ni yapamadı, kuşları susuzluktan öldürdü’ diyor. Kuş Cenneti’ne Menemen Sol Sahil’den sürekli su aldık. Kayıtlar var. Parasını da Kuş Birliği ödedi. Doğal malzemeyle 22 km yol yaptık. Homa Dalyanı yırtılmıştı, onu kurtardık. O zamanki parayla 8-10 milyon liralık malzeme çektik bu iş için.. Filamingo adasını yaptık, gezi yolunu yaptık, tanıtımını yaptık; bakımını, korunmasını, gelişmesini sağladık. Böyle bir suçlamayı kabul etmemiz mümkün değil! Eğer hazıra konan biri varsa; bu emeğimizin karşılığında teşekkür bile etmeyen, emeğimizi istismar eden birisi varsa, o da Su ve Orman Bakanlığı’dır. Yapılan iş doğru değild ir. Bir de diyor ki, ‘Mahalli İdareler tarafından İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne para gönderilmektedir. Bunun gönderilmediğini söylemek koca bir yalandır. Gönderilen paraların nereye gittiği de belli değildir.’ Bir kere paraların nereye gittiğinin belli olup olmaması mümkün değil! Burası devlet kurumu.. Muhasebe kayıtlarında hepsi var. Ne Veysel Hoca’nın ne de Aziz Kocaoğlu’nun cebi burası.. Müfettişler gelir, Sayıştay her sene gelir inceler. Şu anda da buradalar zaten.. Bir Bakana böyle bir değerlendirme yakışmaz. Hele hele Ramazan günü, oruç ağzıyla hiç yakışmaz. Bizim yalancı olup olmadığımızı herkes bilir. Biz yalancılıkla suçlanacak insan değiliz. gerektiğinde her türlü cevabı veririz.”
Gördes’ten su verilmiyor çünkü kaçak var
Veysel Eroğlu Gördes Barajı ile ilgili de konuşmuş. Bu iş şemsiye hikayesini geçti artık. Benden de, AKP’den de önce, İzmir’in su ihtiyacını karşılayacak bir protokol hazırlanmış Gördes’le ilgili... 2010 yılından beri parasının ödenmesi isteniyor, biz de ödüyoruz. DSİ mevzuatına göre zaten barajın parasını ödüyoruz. Ama baraj su tutmuyor. Boşaltıldı, bize su verilmedi. Bugün de verilemiyor, çünkü kaçak var. Barajın maksimum kapasitesi 450 milyon metreküp; optimum kapasitesi 120 milyon metreküp ama baraj 45 milyon metreküp sudan daha fazla su tutmuyor. Oysa bize taahhütleri 58 milyon metreküp. 116 milyon metreküp de tarıma verecekler.. Ama barajın deliği kapanamadı, kapanmadı. Bizim yaptığımız bir arıtma var. Onlar hattı yaptı, bitti ama kağıt üzerinde.. Birçok eksikler, hatalar görüyoruz ve bu şekilde bu hattı devralamayız diyoruz. Pompa istasyonlarında ve hatta problemler var. O yüzden bugüne kadar o hattan bize su verilmedi. O yüzden Belkahve’de yeni yaptığımız arıtmayı deneyemedik. Müteahhit hala orada duruyor. Arıtma biteli 1,5 sene oldu; deneyip de teslim alamıyoruz çünkü bunlar su veremiyor. Hatayı, eksikleri tamamlamıyor, tamamlayamıyorlar. Çünkü duyduğumuza göre eksik kabul yapmışlar. Böyle dev bir problemle karşı karşıyayız. ‘Niye su vermedin?’ dediğimizde de ‘Tahtalı’da su var’ diyor. O apayrı bir şey. 2010 yılından beri Gördes için İZSU’dan para alıyorsun. Öyleyse sen suyu bana ver. Ver de Sarıkız’dan, Göksu’dan, Menemen’den, Halkapınar’dan elektrikle çektiğim yer altı sularının oranını azalt ayım. Devletle kurumlar arasında böyle bir ilişki olamaz. Ben Tahtalı’dan denize bir damla su göndermiyorum ama sen suyu tutamadığın için dereye akıtıyorsun. Tarıma veriyorum diye bir laf var. Tarıma yazın verilir; yağmur yağarken, seller akarken, Arap kızı camdan bakarken değil! Sen barajda su tutamıyorsun. Yıllardır DSİ’nin Genel Müdürlüğü’nü yaptın; uzun süredir de bakanlık yapıyorsun. Bunlar olacak işler mi? Bunu akıl mantık alıyor mu? Ya sayın bakana doğru bilgi verilmiyor yahut sayın bakan bunu biliyor. ‘Tahtalı’da su varken niye vereyim’ dediğine bakılırsa bildiği anlaşılıyor.”
77 milyar liralık yatırım neredeymiş?
“Bakan Eroğlu’nun ‘İzmir’e 77 milyar yatırım yaptık’ lafı da doğru değil! Devlet en çok kağıt evrak üretir. Devlet bir yazıyı 80 yere yazar. Bu aynı zamanda kontrol sistemidir. Burada birisi kötü niyetle büyükşehirdeki evrakları topladı diyelim; biri ya DSİ’de ya Çevre Bakanlığı’nda, mutlaka bir yerde çıkar. Onun için bir devlet adamı, bürokrasiden ve bakanlıktan gelen adam ‘İzmir’e 77 milyar yatırım yaptık’ diyemez. Bir bakan geliyor 24 milyar, bir bakan geliyor 35 milyar, bir bakan da 77 milyar lira diyor. Ne Maliye’de, ne TÜİK’te ne de Kalkınma Bakanlığı’nda böyle bir rakam var. Oysa altı üstü belli; 12-13 milyar lira arası yatırımları var 14 senede.”
Yerel seçime gitmiyoruz ki!
“Genel seçimlerde yerel üzerinden siyaset yapılması doğru değil. Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz yani genel seçime gidiyoruz. Ama AKP’den il başkanı, milletvekilleri ve milletvekili adayları sürekli Aziz Kocaoğlu ve Büyükşehir Belediyesi’ni konuşuyor. Bizim üzerimizden siyaseti götürmeye çalışıyorlar. Bizi ne kadar yorarlarsa, ne kadar eleştirirlerse, o kadar oy devşireceklerini düşünüyorlar. Ben şikayetçi değilim ama bize sataşarak, laf çarparak bu iş olmaz. Yaptığımız iş yatırımlarımız ortada. ‘Ne yaptı ki? Hiçbir iş yapmadı, vizyonu ortada’ diyor İl Başkanı.. Bu vizyon dediği iş neyse? 4 sene milletvekilliği yaptın, iki kere il başkanı oldun; senin vizyonun neydi, göremedik! Millet vekili Atilla Kaya’nın da vizyonunun ne olduğunu göremedik. Ama Bilal Doğan’ın vizyonunu Meclis’ten biliyoruz. Esas işlerine yani genel siyasete dönsünler. Doğrusu budur. Zaten seçimden sonra yerel siyaset başlar. Genel siyaseti gözden çıkardılar herhalde, yerel siyasetin antrenmanını yapıyorlar.”
İnce Cumhurbaşkanı olmadan bu işler çözülmez
“Sayın Başbakanla 14 senedir çok iyi çalışmalar yaptık. İlk defa ben söyledim Binali Bey’in Başbakan olması gerektiğini... Birbirimize desteklerimiz var ama son zamanlarda projelerimizi hızlandırmıyor. Buca metrosunun onayını bekliyoruz. Mavişehir’e vapur iskelesi yapılacak bekliyoruz, para pul değil imza.. Randevu işinden de vazgeçtim artık. Muharrem İnce Cumhurbaşkanı olmadan bu sorunlar çözülmez. Hiçbir iktidardan ben hakkım olmayan şeyi istemem. Hiç kimseden istemem. Ben zaten istemesini bilen adam değilim. Yoksa ‘yok kardeşim’ diyorum, varsa ‘dükkan senin’. Adam olmaya ihtiyaç var bu memlekette. Makam, mevki, para pul, bunların hepsi gelip geçici.. Önce adam olmamız lazım.”
Toptan cevap
Toptan cevap
01 Haziran 2018 - 09:41
YORUMLAR