İyi ki Vali Toprak var!

İyi ki Vali Toprak var!

İyi ki Vali Toprak var!

İyi ki Vali Toprak var!

09 Mart 2016 - 20:08

Atatürk’ün emriyle kurulan bir Anadolu Ajansı var…

Aslında ‘Anadolu Ajansımız var!’ demek isterdim ama nedense içimden

gelmiyor.

Belki de gelişmeler, yaşananlar ya da her zaman muhalefetin iddia ettiği

gibi devletin değil de iktidarın emrinde oldukları gibi…

Bunlar nedense güven duygusunu azaltıyor.

Aslında özellikle önceki yıllarda çalışanların genelde hepsini tanırdık.

İçimizden biri idiler.

Şimdikiler değil mi?

Ehhh işte…

Nedeni şu; TRT’de olduğu gibi iktidar milletvekillerinden ya da

bakanlardan tanıdığınız varsa piyasaya göre üç dört misli maaşla işe

başlayabilirsiniz.

*- Misyonları vardır!

Aslında bazı politikacıların ya da devlet adına iş yaptığını söyleyenlerin

de sığınma ya da kamuya mesaj vermesi için ilk durak hep ajanslar olur.

Çünkü genelde gazete, televizyonların, radyoların ilk haber kaynağı

ajanslar olur.

Bunların başında da Anadolu Ajansı vardır.

Devletin tüm imkânları ellerinde olduğundan ekonomik sıkıntısı da yok

gibidir.

Sadece misyonlarının gereğini yerine getirmeye çalışırlar.

Misyonları ise saymakla bitmez…

Bilmem birazcık anlatabildim mi?

*- Gereksiz yere!

Bir örnek vereyim:

Yeni zamanlardan ya da AKP İktidarı döneminden vermek istemiyorum

yanlış anlaşılabilir.

Evvel zaman içinde Anadolu Ajansı’nın başında Atila Onuk isminde bir

genel müdür vardı.

Zamanın Başbakanı Süleyman Demirel’i seyahatlerinde muhabir gibi

takip ederdi.

Bir temel atma töreninde, ‘Başbakanımız Demirel’in gür saçları rüzgârda

aslanın yelesi gibi görünüyor, deniz gibi dalgalanıyordu!’ şeklinde

benzetmeler kullanmıştı.

Uzun yazısının neredeyse üçte iki bölümünde Başbakan’ı tasvir ediyor, o

kadar met ediyordu…

Belki ‘Barajlar Kralı’ olarak tanıdığımız, ‘Hiçbir köy elektriksiz, susuz,

yolsuz kalmayacak’ diyerek Anadolu’yu karış karış gezen Süleyman

Demirel için söylenenler azdı bile…

Ama yağcılığa gerek yoktu…

Çünkü; Demirel’in saçları yoktu…

Genç yaşta sevenlerinin ‘Fazla çalıştığı için’ dediğinden dökülmüştü…

Bu arada Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım…

Benim inancıma göre; tüm lider pozisyonundaki kişilerin ülkemize

mutlaka katkısı olmuştur.

Ama az, ama çok!

*- Yandaşlarla da arası iyi değil herhalde…

Neden bunlardan ve Anadolu Ajansı’ndan söz ettim…

Söyleyeyim:

İzmir Valisi Mustafa Toprak Dikili’ye Sığınmacı Mülteci kampı yapılacağı

iddiaları konusunda açıklamalarda bulunmuş…

İzmir Valisi Mustafa Toprak’ın verdiği bilgiye göre, Dikili’ye Mülteci

Kampı yapılacağı iddiaları konusunda Anadolu Ajansı aracılığı ile

kamuoyunu bilgilendirmiş…

Yani benim yazdıklarımı doğrulamış oluyor…

*- Noktayı bilmiyor…

Vali Toprak, söz konusu iddialar konusundaki soru üzerine Anadolu

Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, ‘Zaman zaman insanlarımız tabi

endişe içerisine girebiliyor, bazı haberler alıyor. Haberler doğru da, yalan

da olsa insanlarımızı etkilemiş olabiliyor. Dikili’deki hadise de bundan

ibaret diye ifade etmek istiyorum. İzmir ili Valisi olarak şu an ki durum

itibariyle açık ve net olarak ifade ediyorum ki,

Dikili’de herhangi bir kamp merkezi, gönderme merkezinin ne talep

edilmişliği, ne de yapılma fikrinin olmadığını net olarak ifade ediyorum.

Dikili’de hiçbir şekilde bir kamp, çadır merkezi, bir geri gönderme merkezi

planlaması yok, fikri de yok.!’

Ben de merak ediyordum; ‘Acaba kamp kurulacak mı, kurulmayacak mı?’

diye…

Bu sadece kıyı halkını ilgilendiriyor!

Neden?

Çünkü huzuru kaçtı da ondan…

Biz de zaman zaman mültecilere ‘acıyarak’ zaman zaman ‘kızarak ve

öfke ile’ bakmıyor muyuz?

Özellikle hırsızlık yaptıklarında, çevrenin düzeninin bozduklarında ve de

en önemlisi içlerinde arındırdıkları hainler yüzünden…

Hem ekmeğimizi yiyorlar, hem de bizi içerden bombalıyorlar.

Kamu düzenini bozuyorlar.

Bizler yine yufka yürekliyiz.

Ve hemen kötü yanlarını unutur, söylenenlere, yazılanlara inanırız…

Ama lehte, ama aleyhte…

*- Yorum önemli

Bakın bir noktada Valii benim dediklerimi kendine göre yorumlamış…

Vali Mustafa Toprak’ı dinleyelim:

‘Öyle zannediyorum ki bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların

oluşturduğu, konuştuğu bir durum.

Dolayısıyla bu durumdan da vatandaşlarımız da acaba sahillerimizde bir

yoğunluk olursa bir sıkıntıyla karşılaşır mıyız diye endişeler olduğunu

görüyorum.

Bir kez daha ifade etmek istiyorum; herhangi bir bilgi kendilerine

ulaştığında bunu yetkili resmi mercilere doğrulttuktan, onaylattıktan sonra

doğru olup olmadığı hakkında açıklama yapılması insanlarımızı da

herhangi bir endişeye sevk etmez diye düşünüyorum…’

*- Genelgeyi takan mı var?

Söylenen güzel güzel de, hangi yetkili telefonunuza çıkıyor, ya da sizinle

görüşmeyi kabul ediyor?

Hatırlarsanız, İzmir’deki bazı istemeyen durumlarda en yukarıdaki Vali ve

Emniyet Müdürü bırakın bizlerin temsilcimiz milletvekillerinin telefonlarına

bile çıkmadıkları olmuyor mu?

Bu konuda CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel’e, ‘Siz ne diyorsunuz?’

diye sorabilirsiniz…

Anımsadığım kadarıyla, İzmir halkının demokratik protesto ya da tepki

hakkını kullanmak istediği sırada biber gazlı polis müdahalesi ile

karşılaştıklarında, Valiyi bulamamaktan şikâyet etmişlerdi.

Emniyet Müdürü ise ‘Bilgi Edinme Yasası’na sığınarak, ‘Dilekçe verin,

araştırıp yanıt verelim!’ demişti bir keresinde…

Bu benim anımsadığım bir olay…

Vali Mustafa Toprak sanıyorum ben bir biliyorsam o bin tane olayı

yaşamış ve tanık olmuştur.

Aslında kendisine bir önerim var…

Artısıyla eksisiyle, doğrusuyla yanlışıyla İzmir günlerini mutlaka ve

mutlaka ‘anılarım’ diyerek kitap haline getirmesi…

Ama editörü mutlaka İzmirli olmalı…

Diyarbakır’dan getirdiği biri değil…

*- Diyarbakır’dan özel getirildiler

Neden bunu yazdım?

Çünkü İzmir’e motosikletli polislerin gürültüleri ile büyük bir gösteri ile

geldiğinde, ilk iş olarak yılların özel kalem müdürü ile basın ve halkla

ilişkiler müdürlerini almış, yerlerine Diyarbakır’dan getirdiklerini

yerleştirmişti.

Komutan yani Vali o!

İstediğini yapar, çünkü Cumhurbaşkanının de bakanların da temsilcisi

o…

Onca valinin bilmediğini belki biliyordur…

Ya da gönlü böyle istiyordur…

Diyebileceğimiz bir şey olamaz…

*- Doğruyu kim istemez?

Bakın Vali Mustafa Toprak bu arada ne diyor?

‘Bizim görevimiz mesuliyet içinde çalışmaktır.

Bu manada sorumlu olduğumuz görevlerimiz çerçevesinde insanlarımızı

herhangi bir endişeye sevk etmeden, bilgileri zamanında, doğru

noktalardan alarak ilgili kesimlere de aktarmaktır.

Bir bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunması nedeniyle insanlarımızda

sıkıntılı bir düşünce içerisinde düşmüş oldular.

Bu manada herhangi bir planlama, bir hedef, bir araştırma vesaire

bulunmamaktadır.’

*- Gönül almak şart

Benim her zaman söylediğim ve üzerinde önemle durduğum konuya da

değinmiş…

Teşekkür etmiş, gönül almış açıklamasında:

‘Ama şunu ifade etmek lazım; burada ben güvenlik güçlerimizi ve onlara

yardımcı olan yerel otoritelere teşekkür etmek istiyorum.

Çünkü son zamanlarda Çeşme ve Dikili başta olmak üzere ilimizden 3.

Ülkelere olası geçişlerin önemli ölçüde önlenmesi ve deniz üzerinde

cesetlerin oluşmaması adına ciddi bir çalışma, engelleyici çalışma

yapılıyor.

Bu çalışma bir taraftan bizim ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin ve her

birimizin insaniyetimizin bir karşılığı olarak ortaya çıkıyor.’

*- Büyükşehir bilboordları doldurdu

Şimdi bizim bakanlar İzmir’de, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte…

Ehhh yıllar sonra ‘kardeş’ olduğumuz Yunan Başbakanı da bakanlarını

alıp İzmir’imize geldi…

Konu mülteciler…

Yunan uçaklarının, Rus uçağı gibi sınırlarımızı, hava sahamızı ihlal

etmeleri, bizim uçaklarımızla ‘it dalaşına’ girmelerinden kesinlikle söz

edilmeyecek…

Biz de onlar da ağızlarını bu konuda bantlamış durumda…

Görmedik, duymadık, bilmiyoruz…

Yani üç maymunu oynuyoruz karşılıklı olarak…

Kardak kayalıklarından tutun da, Yunan adalarının silahlandırılmasından,

hücumbotlarının karasularımızı kullandıklarından, balıkçılarımızı zaman

zaman tehdit edip kovaladıklarından da laf açılmayacak…

*- Devlet sırrı değil

Ne konuşuldu?

İşte ön bilgiyi vali verdi.

‘Diğer taraftan da Uluslararası anlaşmaların bize yüklediği bir takım

sorumluluklar var.

Bu gibi düzensiz göçün, ülkelerinden çıkan insanların ülkemizi kullanarak

bir başka ülkeye geçişinin kontrol altında tutulmasını emrediyor.

Bu manada da çalışmalarımızı yapıyoruz.

Yine bir başka açıdan da baktığımızda, hakikaten geçen yılki rakamlara

baktığımızda, İzmir’de çok önemli sayıda insan kaçakçısının,

organizatörünün yakalandığını ifade etmek istiyorum.

2015 yılı içerisinde 1378 insan tacirinin, organizatörün adeta insanları o

denizlerin üzerinde ölüme terk eden maalesef gayri vicdan ehillerinin bir

çalışma yaptıklarını, ama güvenlik kuvvetlerimizin, denizin üzerinde Sahil

Güvenliğimizin, Karada Jandarma Kuvvetlerimizin, Emniyet

Kuvvetlerimizin başarılı ve iyi bir önleme mekanizması ile bunları

yakalayarak adalete teslim ettiklerini görüyoruz.

Yakalanan 1378 organizatörün 609’unun tutuklandığını da ifade etmek

istiyorum.’

*- Bu nasıl oluyor?

Yine söylemeden edemeyeceğim:

Devletin temsilcisi Vali Toprak, merak ettiğimiz her konuda ne güzel

bilgilendirme yaptı vatandaşlarımıza.

Ama neden, Başbakan’ın İzmir toplantısını AKP İl Başkanı Bülent

Delican’dan öğrendik…

Gerek Başbakan, gerekse bakanlar, Devlet ve Hükümet adına İzmir’e

geldiler.

AKP yani Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve üyeleri olarak

değil…

Öyle olsaydı Vali’yi bilginin dışında ilgilendiren bir nokta olmazdı.

Ama Başbakan olarak geldiği için her türlü yetki, bilgi ve açıklama sadec

Vali tarafından yapılır.

Devlet mekanizmasında çalışma bu şekildedir.

‘Hakikaten biz arkadaşlarımızla, tüm güvenlik birimlerimizle insanların

denize çıkmadan girişlerinin engellenmesi, ya da denize çıktıktan sonra

insanlık adına yaşanan dramın ölümle sonuçlanmadan onların geri

getirilmesi için canla başla çalışıyoruz.’ demesi gibi…

Ve de takım oyunu gereği ‘arkadaşlarımızla’ demesi gibi…

Ama şu bir gerçek:

Suriye’de savaş, çatışma devam ettiği sürece bu gibi insan akışları da 3.

ülkelere he türlü tedbirin alınmasına rağmen devam edecektir.

Eğer ki bu geçişlerin engellenmesi isteniyorsa ve gidilen ülkelerin

rahatsızlıkların ortadan kaldırılması isteniyorsa bu manada ki

rahatsızlıkları dile getirmelerinden daha fazla Suriye’de yaşanmakta olan

savaşın, çatışmanın bir an önce önlenmesi, Suriye’de ‘güvenli bölge’

oluşturulması ve giden insanların ülkelerinde kalması için daha fazla

gayret edilmesi gerekiyor.

*- Yeter be kardeşim!

Valimizin dediği gibi, ‘Vatandaşlarımız bu uydurma haberlere itibar

etmesinler’ sözüne katılıyorum…

Ama yandaş basının örneğin Kınık’ta Yaylakent Kırgeçit dresi üzerindeki

köprünün onarılmasını bilmem kaç kez vermelerine ve her seferinde

‘çok büyük işmiş’, ya da İzmir Körfezine köprü ya da tüpgeçit yapılmış

gibi Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na bilmem kaçıncı kez teşekkür

edilmesini de hayretle karşılıyorum…

Sanınsınız Ege’yi Yunan adalarına köprü ile birleştirdiler…

*- Daha bu başlangıç…

Bu arada İzmir’de şafak baskınlarının başladığını ve çok önemli isimlerin

sırasıyla sorgulamadan sonra mahkemeye çıkarılacağını gelişmeleri

takip eden her kişi gibi söyleyebilirim.

Dün İzmir’de SGK’ya ‘De Jong Köşkü’ baskını yapıldı.

Müdür dahil 5 kişi gözaltına alındı.

SGK İl Müdürü E.B., emekli olup ayrılan eski müdürü M.K. ile 3 yönetici,

'Paralel yapı' iddiasıyla düzenlenen operasyonda gözaltına alındı.

Müdürlerin tarihi köşk ile araziyi, evrakta sahtecilik yapıp cemaate yakın

olduğu öne sürülen Şifa Üniversitesi'ne kiraladıkları iddia edildi.

Kaç kez yazdım:

SGK’lı yerden bitme müdürlere dikkat diye…

Başbakan ve hatta Cumhurbaşkanımızın adını kullananlar ve bir anda

kendilerini kaptırarak İzmir’i Arabistan ya da Suriye sananlara da dikkat

diye…

Vakıflardan ve üniversitelerden de söz etmiştim…

İddiam devamı gelecek şeklinde idi…

Her ne kadar bazıları şimdilik kaydıyla ya da deliller henüz

tamamlanmadığı için kapıları çalınmıyorsa da, yakında kokuları ortaya

çıkar.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan açıkladı:

Bazıları isim değiştirerek, bazıları yönetimleri değiştirerek, ben ilave

edeyim hatta CHP ya da DSP’lileri de içlerine alarak kurtulacaklarını

sanıyorlarsa yanılıyorlar…

Gökdelenleri dikebilirsin ama bir gün mutlaka ekibinle birlikte tuzağa

düşersin…

Daha doğrusu iktidara yakın olmak ya da gözükmek de bazılarının

vartayı atlatacağı anlamına gelmez.

Bu sabah da ‘Şafak Baskını’ yapıldı.

PKK’ya yataklık ettikleri ve propagandası yaptıkları iddiası ile 23 kişi

evlerinden sorguya alındı.

Dedim ya bu devam eder diye…

Çünkü içimizde hain çok…

***

GICIK

*- Büyük başarılar kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar

sayesinde olmuştur..

*- Kafalarımızdaki kalıplar kullandığımız sözcüklerle kendini ele verir.

Hemen bugün cinsiyet eşitliğini sağlamaya sözlerinle başla.

*- Tesettürde; pantolon yoktur, darlık yoktur, topuklu ayakkabı yontur.,

rengarenklik yoktur. Parfüm yoktur, makyaj yoktur. Bunlardan biri dahi

olsa senin üstünde tesettür yoktur.

*- İnsan seviyorsa üç şeyi asla yapmaz; aldatmaz, ağlatmaz ve yalan

söylemez. Çünkü aldatmak insan onuruna, ağlatmak insan yüreğine

yapılmış en çirkin saldırıdır.Yalan ise her şeyin tuzu biberidir.

*- Bir milletin medeniyet ölçüsü kadınlarına yapılan muamele ile ölçülür.

YORUMLAR

  • 0 Yorum