Atatürk’ün emriyle kurulan bir Anadolu Ajansı var…
Aslında ‘Anadolu Ajansımız var!’ demek isterdim ama nedense içimden
gelmiyor.
Belki de gelişmeler, yaşananlar ya da her zaman muhalefetin iddia ettiği
gibi devletin değil de iktidarın emrinde oldukları gibi…
Bunlar nedense güven duygusunu azaltıyor.
Aslında özellikle önceki yıllarda çalışanların genelde hepsini tanırdık.
İçimizden biri idiler.
Şimdikiler değil mi?
Ehhh işte…
Nedeni şu; TRT’de olduğu gibi iktidar milletvekillerinden ya da
bakanlardan tanıdığınız varsa piyasaya göre üç dört misli maaşla işe
başlayabilirsiniz.
*- Misyonları vardır!
Aslında bazı politikacıların ya da devlet adına iş yaptığını söyleyenlerin
de sığınma ya da kamuya mesaj vermesi için ilk durak hep ajanslar olur.
Çünkü genelde gazete, televizyonların, radyoların ilk haber kaynağı
ajanslar olur.
Bunların başında da Anadolu Ajansı vardır.
Devletin tüm imkânları ellerinde olduğundan ekonomik sıkıntısı da yok
gibidir.
Sadece misyonlarının gereğini yerine getirmeye çalışırlar.
Misyonları ise saymakla bitmez…
Bilmem birazcık anlatabildim mi?
*- Gereksiz yere!
Bir örnek vereyim:
Yeni zamanlardan ya da AKP İktidarı döneminden vermek istemiyorum
yanlış anlaşılabilir.
Evvel zaman içinde Anadolu Ajansı’nın başında Atila Onuk isminde bir
genel müdür vardı.
Zamanın Başbakanı Süleyman Demirel’i seyahatlerinde muhabir gibi
takip ederdi.
Bir temel atma töreninde, ‘Başbakanımız Demirel’in gür saçları rüzgârda
aslanın yelesi gibi görünüyor, deniz gibi dalgalanıyordu!’ şeklinde
benzetmeler kullanmıştı.
Uzun yazısının neredeyse üçte iki bölümünde Başbakan’ı tasvir ediyor, o
kadar met ediyordu…
Belki ‘Barajlar Kralı’ olarak tanıdığımız, ‘Hiçbir köy elektriksiz, susuz,
yolsuz kalmayacak’ diyerek Anadolu’yu karış karış gezen Süleyman
Demirel için söylenenler azdı bile…
Ama yağcılığa gerek yoktu…
Çünkü; Demirel’in saçları yoktu…
Genç yaşta sevenlerinin ‘Fazla çalıştığı için’ dediğinden dökülmüştü…
Bu arada Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım…
Benim inancıma göre; tüm lider pozisyonundaki kişilerin ülkemize
mutlaka katkısı olmuştur.
Ama az, ama çok!
*- Yandaşlarla da arası iyi değil herhalde…
Neden bunlardan ve Anadolu Ajansı’ndan söz ettim…
Söyleyeyim:
İzmir Valisi Mustafa Toprak Dikili’ye Sığınmacı Mülteci kampı yapılacağı
iddiaları konusunda açıklamalarda bulunmuş…
İzmir Valisi Mustafa Toprak’ın verdiği bilgiye göre, Dikili’ye Mülteci
Kampı yapılacağı iddiaları konusunda Anadolu Ajansı aracılığı ile
kamuoyunu bilgilendirmiş…
Yani benim yazdıklarımı doğrulamış oluyor…
*- Noktayı bilmiyor…
Vali Toprak, söz konusu iddialar konusundaki soru üzerine Anadolu
Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, ‘Zaman zaman insanlarımız tabi
endişe içerisine girebiliyor, bazı haberler alıyor. Haberler doğru da, yalan
da olsa insanlarımızı etkilemiş olabiliyor. Dikili’deki hadise de bundan
ibaret diye ifade etmek istiyorum. İzmir ili Valisi olarak şu an ki durum
itibariyle açık ve net olarak ifade ediyorum ki,
Dikili’de herhangi bir kamp merkezi, gönderme merkezinin ne talep
edilmişliği, ne de yapılma fikrinin olmadığını net olarak ifade ediyorum.
Dikili’de hiçbir şekilde bir kamp, çadır merkezi, bir geri gönderme merkezi
planlaması yok, fikri de yok.!’
Ben de merak ediyordum; ‘Acaba kamp kurulacak mı, kurulmayacak mı?’
diye…
Bu sadece kıyı halkını ilgilendiriyor!
Neden?
Çünkü huzuru kaçtı da ondan…
Biz de zaman zaman mültecilere ‘acıyarak’ zaman zaman ‘kızarak ve
öfke ile’ bakmıyor muyuz?
Özellikle hırsızlık yaptıklarında, çevrenin düzeninin bozduklarında ve de
en önemlisi içlerinde arındırdıkları hainler yüzünden…
Hem ekmeğimizi yiyorlar, hem de bizi içerden bombalıyorlar.
Kamu düzenini bozuyorlar.
Bizler yine yufka yürekliyiz.
Ve hemen kötü yanlarını unutur, söylenenlere, yazılanlara inanırız…
Ama lehte, ama aleyhte…
*- Yorum önemli
Bakın bir noktada Valii benim dediklerimi kendine göre yorumlamış…
Vali Mustafa Toprak’ı dinleyelim:
‘Öyle zannediyorum ki bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların
oluşturduğu, konuştuğu bir durum.
Dolayısıyla bu durumdan da vatandaşlarımız da acaba sahillerimizde bir
yoğunluk olursa bir sıkıntıyla karşılaşır mıyız diye endişeler olduğunu
görüyorum.
Bir kez daha ifade etmek istiyorum; herhangi bir bilgi kendilerine
ulaştığında bunu yetkili resmi mercilere doğrulttuktan, onaylattıktan sonra
doğru olup olmadığı hakkında açıklama yapılması insanlarımızı da
herhangi bir endişeye sevk etmez diye düşünüyorum…’
*- Genelgeyi takan mı var?
Söylenen güzel güzel de, hangi yetkili telefonunuza çıkıyor, ya da sizinle
görüşmeyi kabul ediyor?
Hatırlarsanız, İzmir’deki bazı istemeyen durumlarda en yukarıdaki Vali ve
Emniyet Müdürü bırakın bizlerin temsilcimiz milletvekillerinin telefonlarına
bile çıkmadıkları olmuyor mu?
Bu konuda CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel’e, ‘Siz ne diyorsunuz?’
diye sorabilirsiniz…
Anımsadığım kadarıyla, İzmir halkının demokratik protesto ya da tepki
hakkını kullanmak istediği sırada biber gazlı polis müdahalesi ile
karşılaştıklarında, Valiyi bulamamaktan şikâyet etmişlerdi.
Emniyet Müdürü ise ‘Bilgi Edinme Yasası’na sığınarak, ‘Dilekçe verin,
araştırıp yanıt verelim!’ demişti bir keresinde…
Bu benim anımsadığım bir olay…
Vali Mustafa Toprak sanıyorum ben bir biliyorsam o bin tane olayı
yaşamış ve tanık olmuştur.
Aslında kendisine bir önerim var…
Artısıyla eksisiyle, doğrusuyla yanlışıyla İzmir günlerini mutlaka ve
mutlaka ‘anılarım’ diyerek kitap haline getirmesi…
Ama editörü mutlaka İzmirli olmalı…
Diyarbakır’dan getirdiği biri değil…
*- Diyarbakır’dan özel getirildiler
Neden bunu yazdım?
Çünkü İzmir’e motosikletli polislerin gürültüleri ile büyük bir gösteri ile
geldiğinde, ilk iş olarak yılların özel kalem müdürü ile basın ve halkla
ilişkiler müdürlerini almış, yerlerine Diyarbakır’dan getirdiklerini
yerleştirmişti.
Komutan yani Vali o!
İstediğini yapar, çünkü Cumhurbaşkanının de bakanların da temsilcisi
o…
Onca valinin bilmediğini belki biliyordur…
Ya da gönlü böyle istiyordur…
Diyebileceğimiz bir şey olamaz…
*- Doğruyu kim istemez?
Bakın Vali Mustafa Toprak bu arada ne diyor?
‘Bizim görevimiz mesuliyet içinde çalışmaktır.
Bu manada sorumlu olduğumuz görevlerimiz çerçevesinde insanlarımızı
herhangi bir endişeye sevk etmeden, bilgileri zamanında, doğru
noktalardan alarak ilgili kesimlere de aktarmaktır.
Bir bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunması nedeniyle insanlarımızda
sıkıntılı bir düşünce içerisinde düşmüş oldular.
Bu manada herhangi bir planlama, bir hedef, bir araştırma vesaire
bulunmamaktadır.’
*- Gönül almak şart
Benim her zaman söylediğim ve üzerinde önemle durduğum konuya da
değinmiş…
Teşekkür etmiş, gönül almış açıklamasında:
‘Ama şunu ifade etmek lazım; burada ben güvenlik güçlerimizi ve onlara
yardımcı olan yerel otoritelere teşekkür etmek istiyorum.
Çünkü son zamanlarda Çeşme ve Dikili başta olmak üzere ilimizden 3.
Ülkelere olası geçişlerin önemli ölçüde önlenmesi ve deniz üzerinde
cesetlerin oluşmaması adına ciddi bir çalışma, engelleyici çalışma
yapılıyor.
Bu çalışma bir taraftan bizim ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin ve her
birimizin insaniyetimizin bir karşılığı olarak ortaya çıkıyor.’
*- Büyükşehir bilboordları doldurdu
Şimdi bizim bakanlar İzmir’de, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte…
Ehhh yıllar sonra ‘kardeş’ olduğumuz Yunan Başbakanı da bakanlarını
alıp İzmir’imize geldi…
Konu mülteciler…
Yunan uçaklarının, Rus uçağı gibi sınırlarımızı, hava sahamızı ihlal
etmeleri, bizim uçaklarımızla ‘it dalaşına’ girmelerinden kesinlikle söz
edilmeyecek…
Biz de onlar da ağızlarını bu konuda bantlamış durumda…
Görmedik, duymadık, bilmiyoruz…
Yani üç maymunu oynuyoruz karşılıklı olarak…
Kardak kayalıklarından tutun da, Yunan adalarının silahlandırılmasından,
hücumbotlarının karasularımızı kullandıklarından, balıkçılarımızı zaman
zaman tehdit edip kovaladıklarından da laf açılmayacak…
*- Devlet sırrı değil
Ne konuşuldu?
İşte ön bilgiyi vali verdi.
‘Diğer taraftan da Uluslararası anlaşmaların bize yüklediği bir takım
sorumluluklar var.
Bu gibi düzensiz göçün, ülkelerinden çıkan insanların ülkemizi kullanarak
bir başka ülkeye geçişinin kontrol altında tutulmasını emrediyor.
Bu manada da çalışmalarımızı yapıyoruz.
Yine bir başka açıdan da baktığımızda, hakikaten geçen yılki rakamlara
baktığımızda, İzmir’de çok önemli sayıda insan kaçakçısının,
organizatörünün yakalandığını ifade etmek istiyorum.
2015 yılı içerisinde 1378 insan tacirinin, organizatörün adeta insanları o
denizlerin üzerinde ölüme terk eden maalesef gayri vicdan ehillerinin bir
çalışma yaptıklarını, ama güvenlik kuvvetlerimizin, denizin üzerinde Sahil
Güvenliğimizin, Karada Jandarma Kuvvetlerimizin, Emniyet
Kuvvetlerimizin başarılı ve iyi bir önleme mekanizması ile bunları
yakalayarak adalete teslim ettiklerini görüyoruz.
Yakalanan 1378 organizatörün 609’unun tutuklandığını da ifade etmek
istiyorum.’
*- Bu nasıl oluyor?
Yine söylemeden edemeyeceğim:
Devletin temsilcisi Vali Toprak, merak ettiğimiz her konuda ne güzel
bilgilendirme yaptı vatandaşlarımıza.
Ama neden, Başbakan’ın İzmir toplantısını AKP İl Başkanı Bülent
Delican’dan öğrendik…
Gerek Başbakan, gerekse bakanlar, Devlet ve Hükümet adına İzmir’e
geldiler.
AKP yani Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve üyeleri olarak
değil…
Öyle olsaydı Vali’yi bilginin dışında ilgilendiren bir nokta olmazdı.
Ama Başbakan olarak geldiği için her türlü yetki, bilgi ve açıklama sadec
Vali tarafından yapılır.
Devlet mekanizmasında çalışma bu şekildedir.
‘Hakikaten biz arkadaşlarımızla, tüm güvenlik birimlerimizle insanların
denize çıkmadan girişlerinin engellenmesi, ya da denize çıktıktan sonra
insanlık adına yaşanan dramın ölümle sonuçlanmadan onların geri
getirilmesi için canla başla çalışıyoruz.’ demesi gibi…
Ve de takım oyunu gereği ‘arkadaşlarımızla’ demesi gibi…
Ama şu bir gerçek:
Suriye’de savaş, çatışma devam ettiği sürece bu gibi insan akışları da 3.
ülkelere he türlü tedbirin alınmasına rağmen devam edecektir.
Eğer ki bu geçişlerin engellenmesi isteniyorsa ve gidilen ülkelerin
rahatsızlıkların ortadan kaldırılması isteniyorsa bu manada ki
rahatsızlıkları dile getirmelerinden daha fazla Suriye’de yaşanmakta olan
savaşın, çatışmanın bir an önce önlenmesi, Suriye’de ‘güvenli bölge’
oluşturulması ve giden insanların ülkelerinde kalması için daha fazla
gayret edilmesi gerekiyor.
*- Yeter be kardeşim!
Valimizin dediği gibi, ‘Vatandaşlarımız bu uydurma haberlere itibar
etmesinler’ sözüne katılıyorum…
Ama yandaş basının örneğin Kınık’ta Yaylakent Kırgeçit dresi üzerindeki
köprünün onarılmasını bilmem kaç kez vermelerine ve her seferinde
‘çok büyük işmiş’, ya da İzmir Körfezine köprü ya da tüpgeçit yapılmış
gibi Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na bilmem kaçıncı kez teşekkür
edilmesini de hayretle karşılıyorum…
Sanınsınız Ege’yi Yunan adalarına köprü ile birleştirdiler…
*- Daha bu başlangıç…
Bu arada İzmir’de şafak baskınlarının başladığını ve çok önemli isimlerin
sırasıyla sorgulamadan sonra mahkemeye çıkarılacağını gelişmeleri
takip eden her kişi gibi söyleyebilirim.
Dün İzmir’de SGK’ya ‘De Jong Köşkü’ baskını yapıldı.
Müdür dahil 5 kişi gözaltına alındı.
SGK İl Müdürü E.B., emekli olup ayrılan eski müdürü M.K. ile 3 yönetici,
'Paralel yapı' iddiasıyla düzenlenen operasyonda gözaltına alındı.
Müdürlerin tarihi köşk ile araziyi, evrakta sahtecilik yapıp cemaate yakın
olduğu öne sürülen Şifa Üniversitesi'ne kiraladıkları iddia edildi.
Kaç kez yazdım:
SGK’lı yerden bitme müdürlere dikkat diye…
Başbakan ve hatta Cumhurbaşkanımızın adını kullananlar ve bir anda
kendilerini kaptırarak İzmir’i Arabistan ya da Suriye sananlara da dikkat
diye…
Vakıflardan ve üniversitelerden de söz etmiştim…
İddiam devamı gelecek şeklinde idi…
Her ne kadar bazıları şimdilik kaydıyla ya da deliller henüz
tamamlanmadığı için kapıları çalınmıyorsa da, yakında kokuları ortaya
çıkar.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan açıkladı:
Bazıları isim değiştirerek, bazıları yönetimleri değiştirerek, ben ilave
edeyim hatta CHP ya da DSP’lileri de içlerine alarak kurtulacaklarını
sanıyorlarsa yanılıyorlar…
Gökdelenleri dikebilirsin ama bir gün mutlaka ekibinle birlikte tuzağa
düşersin…
Daha doğrusu iktidara yakın olmak ya da gözükmek de bazılarının
vartayı atlatacağı anlamına gelmez.
Bu sabah da ‘Şafak Baskını’ yapıldı.
PKK’ya yataklık ettikleri ve propagandası yaptıkları iddiası ile 23 kişi
evlerinden sorguya alındı.
Dedim ya bu devam eder diye…
Çünkü içimizde hain çok…
***
GICIK
*- Büyük başarılar kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar
sayesinde olmuştur..
*- Kafalarımızdaki kalıplar kullandığımız sözcüklerle kendini ele verir.
Hemen bugün cinsiyet eşitliğini sağlamaya sözlerinle başla.
*- Tesettürde; pantolon yoktur, darlık yoktur, topuklu ayakkabı yontur.,
rengarenklik yoktur. Parfüm yoktur, makyaj yoktur. Bunlardan biri dahi
olsa senin üstünde tesettür yoktur.
*- İnsan seviyorsa üç şeyi asla yapmaz; aldatmaz, ağlatmaz ve yalan
söylemez. Çünkü aldatmak insan onuruna, ağlatmak insan yüreğine
yapılmış en çirkin saldırıdır.Yalan ise her şeyin tuzu biberidir.
*- Bir milletin medeniyet ölçüsü kadınlarına yapılan muamele ile ölçülür.
İyi ki Vali Toprak var!
İyi ki Vali Toprak var!
09 Mart 2016 - 20:08
YORUMLAR