Demokrat İzmirciler toplanıyor

Demokrat İzmirciler toplanıyor

Demokrat İzmirciler toplanıyor

Demokrat İzmirciler toplanıyor

03 Şubat 2016 - 11:08

Bence bu yazıyı TSYD’nin ‘Türk Bayrağını rozetten çıkartan’ adamı (Tepki üzerine yerine koydurttu) olarak hiçbir zaman unutmayacağımız Genel Başkan Oğuz Tongsir okusun…

Belki yine rozette bir değişiklik yapar ve bu kez futbol topunu logodan çıkartıp, yerine düşünün adam ya da satranç vinyeti kullanabilir.

Ama sadece futboldan anladığı (Bunu da tam bilemiyoruz, bildiğimiz bir kulübünün futbol takımının maçlarının bazılarını yöneticileri tarafından bir süre takip ettirildiği ve de İzmirli muhabirlerin ikiye bölünmesi sonucu az farkla genel başkan olması. )

Aklıma bunları yazmak nereden geldi?

 

*- Aklınıza gelir mi?            

 

Türkiye’de en fazla lisanslı sporcunun ‘satrançta’ olduğunu öğrenince, bilgi yalnız bende kalmasın diye, Oğuz Tonsir’e de yardımcı olmak için.

İstanbul gazetelerinden okuduğuma göre ‘spor’ denilince Tongsir’in aklına da ‘futbol’ geliyormuş.

Hatta önerilerde bulunanlar bile olmuş:

Önerileri şu:

Herkesten habersiz nasıl tüzüğü ve logoyu kafasına göre değiştiriyorsa, derneğin adını da ‘Futbol’ olarak değiştirebilir.

Spor denilince başta atletizm olmak üzeren onlarca branş akla geliyor.

Hatta yeni öğrendiğime göre satranca olan ilgi futbolu da geçmiş.

Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin adınınTongsir tarafından  ‘Türkiye Futbol Derneği’ olarak değiştirilmesine spor otoriteleri ne der bilmiyorum ama kısa sürede anlaşılır.

Nasıl eski aracını, başkan olur olmaz derneğe, değerinin üstünde ya da altında tam bilemiyorum ama sattığı çıktıysa, bu da çıkar.

Saklayamaz, saklanamaz.

Bunu da yine İstanbul basınından öğrenirim.

Nasılsa İzmir’de bizim beyzadeler, ‘Bize dokunmayan yılan bin yaşasın!’ mantığıyla hareket ediyorlar.

Ya da ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum’ u en iyi şekilde uyguluyorlar.

İzmir basınından tık yok…

 

*- Rakamlar mutlu edici

 

Şimdi önce ‘günün haberine’ bir göz atalım:

Türkiye’de sürekli gündemde olan futbolda 615 bin 107 lisanslı sporcusu bulunurken, 81 ilde yapılan çalışmalar sonucu 639 bin 503 lisanlı sporcu ile ilk sırada yer alan satranç hakkında Medya Takip Ajansı Interpress’in yapmış olduğu araştırmaya göre, 2015 Ocak ayından bu yana yazılı basına 20 binden fazla haberin yansıdığı tespit edildi.

 

*- Akıllı girişim

 

Interpress’in üç bine yakın ulusal, bölgesel ve yerel gazete ile dergiyi kapsayan araştırmasına göre, Türkiye Satranç Federasyonu’nu Milli Eğitim Bakanlığı ile 2005 yılında imzaladığı protokolle satrancın seçmeli ders olarak okullara girmesini sağlarken, yapmış olduğu etkinlikler, düzenlediği turnuva ve şampiyonalarla son bir yılda yazılı basında Türkiye Satranç Federasyonu hakkında 3 bin 291 haber çıktığı belirlendi. 2010 yılından bu yana Türkiye Satranç Federasyonu Başkanı olan Gülkız Tulay’ın yapmış olduğu açıklamalar ve katıldığı etkinliklerle ilgili yazılı basında hakkında çıkan 675 haberle gündeme geldiği tespit edildi.

 

*- Bu şampiyonlar İzmir’de olmalı

 

Ülkemizde satranca olan ilginin son örneği Antalya’da düzenlenen ve toplam 1.707 sporcunun katıldığı 2016 Türkiye Küçükler Satranç Şampiyonası oldu.

7-12 yaş arası on iki katagoride düzenlenen şampiyonada oynadığı bütün maçları kazanarak 9 yaş grubunda şampiyon olan Taha Özkan dikkatleri üzerine çekerken, Doruk Öztürk, Elvin Esma Büyük, Kerem Erten, Elif Zeren Yıldız, Nilsu Enç, Efe Hakan Öztürk, Suğra Tepeli, Işık Can, Safiye Öykü İnce, Ahmet Utku Üzümcü ve Sıla Çağlar da katagorilerinde birinci olan diğer sporcular oldular.

Bence bu güzel derleme Türkiye’nin geleceğinin çok parlak olduğunu gösteriyor.

 

*- Memnuniyet veren davet

 

Söz spordan açılınca bahsetmeden geçemeyeceğim:

Öğle saatlerinde Aytaç Demirci adında bir genç aradı.

Yarın (03 Şubat 2016 Çarşamba), eski ‘Demokrat İzmircilerin Karataş’taki  Basın Lokali’nde buluşacaklarını belirterek, beni de davet etti.

Demokrat İzmir’in spor servisinden aklıma gelen isimleri sıraladım:

Okan Yüksel, Hüseyin Yangır, Can Beyazkartal, Esat Erçetingöz, Melih Dizdaroğlu, İsmail Özelçinler,  Lebib Timur, Ali Kıray, Mehmet Ali Okumuş, Mehmet Ali Varış, Kenan Seven, Engin Ağır diye…

Haber Müdürleri, Kaya Çelikkanat ile Erol Akıncılar, Tuncay Atila, Lütfü Dağtaş, Ahmet Delikçi  ile Murat Eştürk de verdiğim isimleri, Türk basın tarihinin en önemli gazetelerinden Demokrat İzmir’in kadrosunda olanlar içinde…

Murat Eştürk hep anlatır:

‘Demokrat İzmir’in dik merdivenlerinden üçüncü kata çıkarken, ilk karşılaştığı kişinin Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir olduğunu ve ona ‘Merhaba Çocuk!’ diye hitap ettiğini.

 

*-  Efendilikleri ile biliniyorlardı

 

Bizim hesaplarımızı gören Macit Ersönmez ile Vedat Işıklı’yı ve Bayındırlı

Ferit ile Tireli Ahmet Kurtuluş’u da unutmamamız gerekiyor.

Klişeci Cumhur Aksema ise yine birlikte olduğumuz bir isim…

Ben Patron Yusuf Düvenci’nin yerinde olsam, Urla’da yaşayan Atila Bediz ağabeyimiz ile şu an binbir güçlükle ‘Demokrat İzmir’in adını yaşatmaya çalışan Ender Coşkun’u da toplantıya davet eder, ‘Neden, Demokrat İzmir?’ diye sorardım, mücadeleci isim Ender Coşkun’a…

 

*- Yer alamayacağım!

 

Geçenlerde bizim kadrodaki önemli isimlerden, İstanbul’dan transfer ettiğimiz foto muhabiri Ateş Akkor faceden ‘merhaba’ demiş ama çok sonra gördüğüm için yanıt verememiştim.

Aytaç Demirci, lokaldeki toplantıya katılacakların görüntülerinin filme de alınacağını belirtti.

Bir süre önce konuyu Demokrat İzmir’deki patronumuz Yusuf Düvenci ile görüşmüştüm.

‘Her zaman hazırım!’ demiştim, İzmirspor’un Basketbol takımını üç yıl birlikte çalıştırdığımız ve sürekli şampiyon yaparak birinci kümeye kadar çıkardığımız Patron Yusuf Düvenci’ye…

Ama yarın (3 Şubat) taki bu toplantıda çok istememe rağmen olamayacağım…

Yine İzmir’den oldukça uzak bir yere uçtum…

Bunun önceden planlanmış bir seyahat olduğunu da daveti yapan Aytaç Demirci’ye ilettim.

Eğer arkadaşların arasında olsaydık, bizim TSYD Genel Başkanı gibi sadece futbolla ilgilenmediğimizi, amatörlerden profesyonellere her branşla ilgilendiğimiz okul spor yurtları müsabakalarını bile keyifle takip ederek sütunlarımıza aktarıyorduk.

Türkiye’de futbolun dışındaki spor dalları ve büyük kulüplerin dışında diğerleriyle ilgilenen iki gazete vardı, birisi geçenlerde İzmir bürosunu kapatıp, çalışanlarını sokağa bırakan Cumhuriyet, diğeri de Demokrat İzmir…

*-  ‘Kurtar beni Yaşar!’

 

Bir Pazar günü, foto muhabiri Şenol Çetin ağabeyle,  Demokrat İzmir’in sonu ‘177’ ile biten Anadolu marka aracına bindik ve Aydın’da maça gittik.

Şenol Çetin, devre arasında benim de praktica marka fotoğraf makineme taktığım 135’lik tele ile çektiğim maç filmini alarak İzmir’e, baskıya yetiştirecekti.

36 pozun sadece 10’unu kullandığım ve filmin geri kalan kısmının ziyan olmaması için, Şenol çetin Anadol’un bağajına girdi. Burayı karanlık oda olarak kullanacak, aradan sızan ışıklardan da filmin yanmaması için, ceketinin kolunun içinde, benim makinamın içindeki filmi çıkarıp, el kararı ile kesecek ve yanında olan ışık geçirmez kutuya filmi yerleştirecekti. O kutu İzmir’de Demokrat İzmir’in karanlık odasında açılacak; yıkanacak ve maç enstantaneleri seçilecekti.

Bu her zamanz uyguladığımız bir metottu.

Filmler döviz karşılığı yurt dışından geldiği için gönlümüz bir karesinin bile boş yere harcanmasından yana değildi.

Yoksa pintilik ya da patronu düşündüğümüz yoktu.

Film, bizim için memleket meselesi idi…

O kadar hassastık.

Fakat işin aksilik, Şenol Çetin acele ile bağaca benim makinemle girdikten sonra, bağajı kapattıktan sonra ortaya çıktı.

İlk Türk otomobili Anadol’un anahtarı Şenol Çetin’in cebinde kalmıştı.

İşi bittikten sonra, kapağı açamadık…

Ben ‘Ne yapacağız?’ diye düşünürken, Şenol Ağabey, ‘Yaşar boğuluyorum, kurtar beni!’ diye boğuk sesle adeta yalvarıyordu…

Gencim, tecrübesizim…

Yıl sanıyorum 1968 ya da 1969…

Orhan Şeref Apak, Anadolu’da futbolun gelişmesi için, her şehrin futbol takımlarını ikinci ve üçüncü lige almıştı…

Şenol Çetin, ‘Yaşar ölüyorum, kurtar!’ diyerek panikledikçe, ben de çevreden geçenlere ‘Bize yardım edin!’ diye yalvarıyordum…

Sonuçta çareyi yine Şenal Ağabey buldu…

Binbir güçlükle, bağaca bağlı olan arka koltuğun üstündeki kısmı tekmeleyerek açtı, oradan aracın içine girdi ve kapıları açtı…

Tabii bu arada maç da bitmişti…

Yani evdeki hesap çarşıya tutmamış ,birlikte, filmleri yetiştirmek, aradaki saat farkını kapatmak için, tam gaz İzmir’e dönmüştük…

Acaba biz futbol ve spor yolunda bunları yaşarken,  İzmirli foto muhabiri Erkan’ın hakkını aramak istediğimizde, ‘Seni maçlara sokturmam!’ diye tehdit eden TSYD Genel Başkanı Oğuz Tongsir nerelerde idi?

 

 

 

 

 

 

*- Türkiye’de ilklerin yaratıcısı Adnan Düvenci idi…

 

Şunu da iftiharla söyleyeyim:

Türkiye’de ilk kez ‘gazete binası’ olarak üç kat inşa edilen Demokrat İzmir idi…

Hani şimdi patronlarının gazetecilik dışında her iş yaptığı büyük binalar kurdukları ortalıkta yoktu…

Bunların hepsi 1980’lerden sonra peydahlandılar…

Aynen bazı yerlere tesadüfen gelen başkanlar gibi…

Yusuf’un babası, büyük patron Adnan Düvenci rahmetli olmasaydı, belki de şu anda halen Türkiye’nin lider, atılımcı, çağdaş  gazetesi Demokrat İzmir olurdu…

 

*- Söz verdiklerim

 

Yusuf Düvenci’ye olduğu gibi İzmir’de ‘Ziyaretine mutlaka geleceğim!’ dediğim bir başka isim de Akın Kazançoğlu…

İzmir dışında olmasaydım yarın kendisini de ziyaret edip kutlayacaktım.

Bİr başka isim ise ‘KOBİ’ler denilince İzmir’de akla gelen bir isim Fettah Güventürk…

Onun da kahvesini mutlaka içeceğim, Çiğli’de Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ne giderek…

YORUMLAR

  • 0 Yorum