Beş kuruşun önemi!

Beş kuruşun önemi!

Beş kuruşun önemi!

Beş kuruşun önemi!

29 Aralık 2015 - 16:12

Bir süredir, başta AKP’liler ve yandaşları olmak üzere kıyameti koparıyorlar.

Ya da öyle sanıyorlar.

Söyledikleri şu:

İzmir yeni yılda ulaşıma zamla giriyor…

Gürültüye bakınca, ‘sağanak yağış geliyor’ sanırsınız…

Ben de, bağırışları duyunca, ‘Yandı gülüm keten helva’ desenize diye düşündüm…

Bu işin altından nasıl çıkacağız?

Bunu biraz sonra söyleyeceğim…

Önce şunu belirteyim:

‘Yandı gülüm keten helva’ şu anlama geliyor:

‘İş işten geçti artik… Sağ yapsan olmaz, sol yapsan çarparsın’ diye düşündürten olayların akabinde söylenebilecek pişmanlık belirtir söz grubu.

Son zamanlarda yaşadıklarımızdan sonra nedense içimdeki fırtınayı anlatmaya en güzel cümledir bu.



*- Her imkanı kullanıyorlar!



Ömer Akyalçın İle Hakan Sertkaya’nın haberinden okudum:

İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi, ESHOT’a zam yapılmasını içeren taslağı kabul etmiş.

Zamlarla birlikte A Tarife'de indirimli öğrenci biletleri 1.25 TL’den 1.35 TL’ye, tam bilet 2.25 TL’den 2.40 TL’ye, , kamuda görevli olan öğretmen biletleri ise 1.60 TL’den 1.75 TL’ye yükselmiş.

Öğrenci için ’10 kuruş’ tabii ki çok…

Daha doğrusu olmayan için bir kuruş da çok önemlidir.



*- Beş kuruşun önemi!



Çok yıllar önce, öğrenciliğim zamanında Bornova Belediye Otobüsü 30 kuruştu.

Cebimde 25 kuruş vardı.

Alsancak’taki Namık kemal Lisesi’nden çıktım, cebimde beş kuruşun eksik olduğunu gördüm.

Ya karnımı doyururken beş kuruş fazla harcamışım, ya da elimi cebime koyup çıkarırken düşürmüşüm.

Farkında değilim!

O zamanlar otobüslerde ‘biletçiler’ vardı.

Arada, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ‘kontroller’ de olurdu.

Bileti kontrol ederdi…



*- Sadece iki fakülte ile ikişer sınıf vardı…



İzmir’in tüm nüfusu 300 bin…

Neredeyse herkes birbirini tanıyor.

Özelikle Bornova’da, Ege Üniversitesi’nde iki fakülte var…

Biri TIP, diğeri Ziraat…

Hatta ziraat Fakültesi 5 yıl…

Yani ‘Yüksek’ sıfatlı Ziraat Mühendisi yetiştiriyor…

Tanıdık ya da tanış denilen kişi çok…

Buna rağmen, hiç kimseye durumumu anlatmadım, Kahramanlar’dan demiryoluna (Şimdi metro denilen) çıktım, yürüyerek Bornova Küçükpark’taki evimize gittim…

Yani ‘beş kuruş’ bile bu kadar değerlidir…

Ama dikkat edin, yolda başınız yere bakarak yürüyün, çok sayıda ‘beş’ ve ’10 kuruşları’ saçılmış, atılmış, bırakılmış şekilde görür, bulabilirsiniz.

Dilenci bile bir liradan aşağısını kabul etmiyor.

Ama şimdi bu beş ve on kuruşlar ‘siyaset’ malzemesi oldu.

Özellikle CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni yerden yere vurmak için AKP’liler ile onların yandaşlarına…



*- Biz de bedavacıyız!



Biz kime ‘hayır’ demeliyiz…

Otobüslerde ‘bedava’ yolculuk yapanlara…

Bunların içinde, az sayıda olsa biz gazeteciler de var…

Ya polisler?

Neredeyse iki kişiye bir polisin düştüğü İzmir’de hep beraber ‘bedavaya hayır’ diye haykırmalıyız…

Ya zevk için gün boyu, belediyeye araçlarda bir o yana bir bu yana gezen ‘genç yaşlılarımıza’ ne demeli?



*- Herkese değil!



Bu arada küçük bir not düşeceğim:

Haberci kardeşlerime, bin lira maaşla geçinmeye çalışanlara bir şey demiyorum… Ama karısını, kızını, oğlunu, akrabasını, sevgilisini, şoförünü, aşçısını, ayakçısını daha kimleri ‘basın kartı’ sahibi yapan ve bunlara göz yumanları kabullenemiyorum. Bunlar hala cirit atıyor. Ve de çoğu da meslek kuruluşlarının içinde, yani subaşında bulunuyor. Bunların isimlerini, kimliklerini bulmak en fazla yarım saati alır. Şimdilik bu kadar… Sözüm devletin, belediyelerin haracını, yani senin benim paramı yiyenlere…



*- Başkan Kocaoğlu’nu dinleyen yok!



Aziz Kocaoğlu kaç kez seslendirdi…

Dediği şu:

Biz gazeteciler kime bağlıyız?

Başbakanlığa…

Bizim bindiğimiz kadar ödememizi Başbakanlık belediyelere ve otobüş şirketlerine yapsın.



Peki polislerimiz, kime bağlı?

İçişleri Bakanlığına!

O zaman serbest kart kullanan tüm polislerin ödemeleri de İçişleri Bakanlığı tarafından sağlanmalı…



Emekliler, yaşlılardan kim sorumlu?

Hangi bakanlık?

Başında da yine bir kadın var…

O zaman o da bakanlığın kesesini onlar, bizler için açacak…

Yalnız İzmir için değil bu dediklerim…

AKP’li diğer belediyeler için de geçerli…

Hepimiz için geçerli…

İşte bu hep görmezden geliniyor…



*- Tanrıkulu bilimsel araştırma yapmıştı



MHP İzmir Milletvekili A. Kenan Tankulu, bir ya da iki devre önce TBMM’ye önerge vermişti…

Dedi ki, ‘Öğrenciler belediye otobüslerinden ücretsiz yararlansın!’

Bırakın MHP’yi ve CHP’yi…

Sadece AKP’nin, AKP milletvekillerinin el- kol kaldırması ile bu iş kökünden çözülürdü…

‘Ret edildi!’

Kim etti:

AKP’li milletvekilleri…

Şimdi de kalkmışlar, İstanbul’u, Konya’yı, Kayseri’yi, Ankara’yı görmemişler İzmir ile uğraşıyorlar…

AKP’li Meclis üyeleri ‘İstemezük!’ diyecekleri yerde, ‘çözüm getirseler ya…



*- Çözüm aslında kolay!



Ben çözümü söyleyeyim:

Hani devlet pırlantadan nasıl yüzde 18 değil de yüzde 1 KDV alıyorsa, nasıl yatlara, özel uçaklara, helikopterlere ‘çok düşük fiyatla’ mazot (akaryakıt) veriyorsa, belediyelere versin, biletler ucuzlasın…

Bu kadar basit…

Hatta ‘Bizden’ desin, belli saatlerde (İş saatlerinde), otobüsler, metrolar ücretsiz olsun…

Bu kadar basit…

O zaman neredeyse tedavülden kalkmış, beş kuruşun on kuruşun, 25 kuruşun hesabını da hiç kimse yapmaz!

Ya da ‘Olmaz!’ diyen AKP’liler, oylarını attırdığını ve İzmir’de seçimi kazanacağız diyenler, özel lüks araçlarına öğrencileri alıp taşısınlar…

Hatta komşularını da…

Hem oy kazanırlar, hem de sevgi…

Lafla peynir gemisi de yürümüyor, hepimizin malı, belediye otobüsleri de…

Bu arada bir bilgi daha vereyim:

Yeni yılda sadece Başbakanlığın örtülü ödeneği, yani hesap verilmeden yapılacak harcamalar için bütçeden ayrılan para, 41 ilin devlet gelir ve imkânlarından daha fazla…

Yani Davutoğlu’na, Ulaştırma Bakanıa İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, ‘İzmir’e biraz arka çıkalım’ dese iş biter…



*- Bence AKP’ye girmeli…



Hazreti Mevlana; ‘Ağızdan çıkan söz bil ki, yaydan fırlayan ok gibidir. O Ok gittiği yerden geri dönmez. Seli başkan bağlamak gerek.’ demiş.

Bir bilgin de, ‘Akıllılar, sözlerini altın tartan bir terazide tartarlar.’ Diye konuşmuş.

‘Bin düşün, bir konuş! Bu daha iyidir.’ diyen de boşuna konuşmamış.

Çinliler ise ‘Çok bilenler konuşmaz, çok konuşanlar bilmez.’ Dememişler boşuna…

Bunları neden yazdım?

Fotoğraf çektirmeyi ve belirli gazetelerde çıkmayı sevdiğini düşündüğüm, Ege İş Kadınları Derneği (EGİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Betül Elmasoğlu, siyasi çekişmelerden ötürü yıllardan beri yatırım konusunda Türkiye’nin diğer şehirlerinin çok gerisinde kalan İzmir’in hak ettiği yatırımları alabilmesi için siyasilere çağrıda bulunmuş.

İzmir’de projelerin hayata geçmesinde sıkıntılar yaşandığını belirten Elmasoğlu, bu nedenle kentin yatırım fakiri haline geldiğini söylemiş.



*- Sayıları artıyor!



Konuşmasını da EGİKAD üyeleri, yeni yılın son toplantısı için Urla Pier Restoran’da bir araya geldiklerinde yapmış.

Bu derneğe de son olarak Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü Mali İktisat Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Asuman Altay katılmış.



*- Laf olsun diye…



Bayan Elmasoğlu’nun bu sözlerini ‘talihsizlik’ olarak nitelendiriyorum. Bu mantık ve düşünce sadece, ‘İzmir hayali’ ile günlerini geçiren AKP’lilerde var.

Hemen her ortamda bu cümlelerle görüşlerini belirterek, İzmir’i köy havasından kendilerinin kurtaracağını yayıyorlar.

Bence EGİKAD Başkanı Betül Elmasoğlu, bu söylediklerini referans olarak göstererek, AKP İl Başkanı Bülent Delican’a nezaket ziyaretinde bulunsun ve AKP’ye kaydını yaptırarak, belki onların yapmadıkları hizmeti İzmir’e getirsin. Böylece daha faydalı olacağına inanıyorum.

‘Yıllardan beri unutulan, kimsesiz bırakılan ve ekonomik verilerde düşüşte olan şehrimize söz verilen turizm, ulaşım, sağlık, eğitim ve alt yapı yatırımları acilen başlatılmalı’ diyor ya, bunları yaşama böylece geçirebilir.

Hem böylece ‘Yandaş Gazetelerde’ daha fazla yer bulur…



***

GICIK



*- Bazen susmak, söylenen bir sürü sözden çok daha fazlasını ifade eder.

*- Bir güzel söz söyleme sanatı varsa bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır.

*- Çok bilmeli, az konuşmalı, her soruya cevap vermemelidir.

*- Çok konuşmak, insanın gözden düşmesi için en kısa ve en emin yoldur.

*- Sâdi: Doğruluğunu tam bilmediğin bir sözü söyleme!

YORUMLAR

  • 0 Yorum