Ankara ve İzmir organizasyonu

Ankara ve İzmir organizasyonu

Ankara ve İzmir organizasyonu

Ankara ve İzmir organizasyonu

27 Mayıs 2015 - 15:28

Bu dönem hiçbir partinin hiçbir etkinliğine ve tanıtımına katılmadım.
Hatta belediyelerin etkinliklerine bile...
Yeminli falan değilim ama olmadı işte.
İsterseniz yılgınlık, bıkkınlık veya bir başka söz edin, yakıştırma yapın ama şu ana kadar gerçek bu...
Belki de yaptığım seyahatlerden olacak.
Önce Ankara’da idim...
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İletişim Vakfı’nın töreninde.
Resmi kayıtlara bakmışlar ve 50 yıldır, yani yarım yüzyıldır hiç aralıksız yazı yazdığımı, gazetecilik yaptığımı belirleyerek ‘Meslekte 50 yıl Onur Günü’ törenine davet ettiler.
İLEV Başkanı Prof. Dr.Abdülrezzak Altun, A.Ü. İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ruken Öztürk, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin ile İletişimliler Vakfı yöneticileri; Canan Özgür, M. İhsan Doğan, Ali İnandım, Pınar Güner ve Meltem Ağduk’un davetlerine gittim.

Cebeci organizasyonu benden

Cebeci’deki Mahmut Tali Öngören Sinema Salonu’nda ‘Bir mesleğin varoluşunun birinci koşulu, ustaların varlığıdır’ denilerek ‘Meslekte 50. Yıl Şükran Plaketini’ almadan önce, ‘gazete, radyo, sinema ve reklam’ bölümleri ile sporda başarılı olan ve ödülleri olan öğrencilere, ‘Ben Ankara’da kendimi mahzun ve yetim hissediyorum. Bana yardımcı olun ve destek verin!’ dedim.
Etkilemiş olmalıyım ki, Türkiye genelinden özenle seçilen 31 gazeteci, yazar, fotoğraf, sinema ve tiyatro sanatçısı içinde en fazla alkışı ve tezahüratı aldım.
Adım alfabetik sıra ile sonuncu okunup sahneye, seçkin davetlilerin önüne çıkarken da arka kısmındaki başarılı öğrenciler ayağa kalkarak, ‘En büyük Yaşar bizim Yaşar!’ gibisinden tezahürat yaptılar, herkesin ‘Kim bu Yaşar?’ düşüncesi ve şaşkın bakışları arasında.
2004 yılından bu yana Ankara Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Meslekte 50. Yıl Onur Günü’ törenlerinde belki de ilk kez böylesine bir sahne yaşanıyordu.
Zaten törenin takdimini yapan İletişimliler Vakfı Başkanı Prof. Dr. Abdülrezak Altun da, benim duyacağım şekilde, ‘Ahh sen İzmirli?’ dedi, kulis ve organizasyonuma...
Daha sonra İstanbul’a uçtum...

İzmirlinin tercihi Bilgi

İzmirli ve Bursalı öğrencilerin tercih ettiği Bilgi Üniversitesi’ne...
Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Rifat Sarıcıoğlu ve Genel Sekreter Ali Sile'nin konuğu oldum.
Bir ara Bilgi Üniversitesi günlerimi de anlatacağım.
Öğrencilerle birlikte yaşadıklarımı.
Örneğin; Haliç’e sırtı dönük oturan, dünya güzeli şortlu kızlar için girdiğim iddiayı.
‘Bunlar İzmirli’ dedim, yanımda oturan Urfa ve Diyarbakırlı gazetecilere...
‘Çünkü İzmirli kızlar güzellikleriyle ünlüdür. Ayrıca İzmirli için İzmir dünyanın en güzel kentidir. Haliç de İzmir Körfezinin güzelliğinin yanında bir hiçtir, bu yüzden arkaları dönük oturuyorlar, önemsemiyorlar’ dedim.
Ne mi oldu?
Dediğim çıktı...
Ama bu kez Ankara’da olduğu gibi öğrencileri sonuca göre ayarlamamıştım.
Konuşma ve gelişmeler olağan gelişti...

Akşam Göl Gazinosu’nda sahneye çıkacağım!

Bu akşam ise hepimizin ‘Fuar’ dediği Kültürpark’ta Göl Gazinosu’nda olacağım...
İzmir Fotoğrafçılar Odası’nın Geleneksel Ege Bahar Şenliği’ne katılacağım.
2011 yılından bu yana İzmir Fotoğrafçılar Odası Başkanlığını yürüten Murat Yavuz ile yönetim kurulu üyeleri; Arslan Şana, Mustafa Cihangir, Sabahattin Kurç, Zahide Önder, Ahmet Aydın, Mevlüt Kömür ile Genel Sekreter Gül İpek toplanmış, ‘fotoğrafçılık mesleğine ve İzmir’e, Ege’ye, Türkiye’ye 50 yıldır çektiğim fotoğraflarla katkı sağladığım’ için ‘plaketle ödüllendirme’ kararı almışlar.
Bu akşam Fuar Gül Gazinosu’nda sahneye çıkacağım...
Şarkı okumayacağım ama belki önceden aldığım fotoğraf ödüllerimin hikâyesini anlatırım.
Örneğin ‘kaçak aşk’ iddiası nedeniyle ‘kaçak!’ olan eski İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in gizli fotoğraflarını Datça’da nasıl çektiğimi!

İzmir Organizasyonu Cemil Dirim’den

Yazımın başında bu dönem, yani son zamanlarda hiçbir siyasinin toplantısına katılmadığımı belirtmiştim.
Ta ki önceki gün Gazeteci Cemil Dirim’den gelen telefona kadar...
Aynı zamanda Sağlık Muhabirleri Derneği Başkanlığını da sürdüren Cemil Dirim, ‘Ağabey seni de AK Parti İzmir 2. Bölge milletvekili adayı İbrahim Turhan’ın basınla tanışma toplantısında görmek istiyoruz’ dedi.
Sanıyorum; sevilen bir gazeteci olduğu için Mövenpick Otel’de düzenlenen organizasyon görevi kendisinden istenmişti.
Düşünün beni bile bu davete gelmeye razı etmişti,
Ben ne yaptım; her zamanki gibi Mövenpick Oteli’nin sahibi Nail Özkardeş’in sevgili oğullarından, yani patron Oğuz Özkardeş ile biraz dalaştım.
Hatta kızdırmak için ‘AKP’li mi oldun?’ dedim.
Huysuz olduğum için ikramlarını kabul etmedim...
Sonra babası gibi onunla da dost olduk.
Ama bunda Denizlili Selamettin Bayındır’ın rolü çok fazla...
Bunlar işin magazin bölümü...

33 kişi oldu 103 kişi

Her zaman olduğu gibi yine en arkada idim...
Yeni hükümeti AK Parti’nin kurması halinde Bakan olacağı görüşü öne çıktığından İbrahim Turhan’ın toplantısı olağanüstü ilgi görmüştü.
Resmi olarak ben dahil 33 kişi davetli idi. Ama katılımcı sayısı belki de bunun üç katı idi.
Baktım; sadece görevini yapanlar da vardı, her zamanki gibi nemalanmak isteyenler de...
‘Gün olur bize lazım olur’ diyenler de...
Gerek konumu, gerekse sıralamada ön sıradaki yeri nedeniyle İbrahim Turhan’ın milletvekili olacağı kesin...
Bakan olup olmayacağını bilemiyorum.
Aslında şans da vermiyorum...
Çünkü eğer AK Parti Hükümeti tekrar kuracak olursa Manisa Milletvekili Recai Berber’e şans tanıyorum...
Hem de yüzde yüz...
Bizim Hüsamettin Berber’in amcasına...

İşçi ve emekçi dostu, böyle olunur

Viltur’un yöneticisi, Mövenpick’in patronu Oğuz Özkardeş’e kanım neden ısındı bu arada söyleyeyim:
Ne kadar şoför, koruma ve de hizmetli varsa onlar için masa kurdurdu ve donattı...
Bugüne kadar hiçbir patronun ya da yöneticinin yapmadığı ve görmediğim bir davranıştı.
Lafla peynir gemisini yürütmemiş, işçi dostu olduğunu, göstermişti.

Her yerde yalaka var!

Bu yakınlığı Milletvekili adayı ki ben şimdiden kendisine ‘Vekilim’ diyebileceğim İbrahim Turhan’da da gördüm...
Üstelik haddini ve konumunu da biliyor...
‘İzmir için hangi görev verilirse onu yaparım’ diyor...
Bazıları gibi denizi görmeden paçaları sıvamıyor...
Sanıyorum benim gibi yağcıları ve yalakaları sevmiyor.
Ama buna rağmen bazıları yalakalıklarını soruları ile gösterdiler.
Kesinlikle ‘dayanışma’ ya da ‘yandaş’ sözcüklerini kullanmayacağım.
Bunlar irade dışında ortaya çıkanlar...
Belki bu soruları ve yanıtlarını da daha sonra anlatırım.
Hani pas verme derler ya...
Sözüm ona İbrahim Turhan’a pas verdiler, ‘Gol at, bizi de unutma!’ dediler ama ‘kara kaplı deftere’ yazıldıklarını fark etmediler, geri zekalılar...

YORUMLAR

  • 0 Yorum